Pazartesi, Temmuz 31, 2006

Ankara'da aranıyorum!

Reklam yazarıyım.
Ankara grisinde renkli bir iş arıyorum,
Ankara'da renk arıyorum.
Acil.

enderemiroglu@yahoo.com

...

Eski Manajans'lı reklam yazarı. Ailesine, sevenlerine başsağlığı dilerim.

Pazar, Temmuz 30, 2006

Merhaba

Saygı duyduğum ve takip ettiğim Ortak Defter ustalarının arasında olmaktan dolayı onur duyuyorum. 13 yıldır reklam dünyasındayım. Bursa'da bir reklam ajansının kurucu ortağı olsam da, 'ne iş yapıyorsunuz?' diye soranlara, ne mutlu ki reklam yazarıyım diyorum. Yıllardır en büyük aşkım reklam. Yazıyorum, okuyorum, çiziyorum, takı ve giysi tasarlıyorum, albüm, dergi ve film afişi koleksiyonu yapıyorum, kendime sakladığım yüzlerce şiirim ve hala bitiremediğim bir kitabım var. Uydurma yemekler yapmaya ve çocuklara masallar anlatmaya bayılıyorum. Az çok deli bir ruhum var. Ve burada olmaktan dolayı çok mutluyum.

Teşekkür ederim.

Latife Hanım

Hani sorulmuştu ya, bu yaz ne okuyorsunuz diye... Listemdeki kitaplardan İpek Çalışlar'ın 'Latife Hanım' kitabını nihayet bitirdim.

Latife Hanımın, haksız yere oturtulduğu, bir tür 'Yoko Ono' konumuyla hiç ama hiç ilgisi bulunmadığını; onun, zamanının çok ilerisinde bir insan olduğunu sayfa sayfa öğrendim. Çoğu yerde gözlerimin yaşarmasına, küçük çapta ağlamalarıma engel olamadım.

Resmi tarihin, daha doğrusu resmi tarih düzenini yürüten fesat odaklarının, yıllar yılı bu ülkeyi nasıl uyuttuğunu, kaç nesli utanmadan kandırdığını bir de bu vesileyle görmek isterseniz, bu kitabı mutlaka okuyun.

(İronik olan, Latife Uşşakî'nin titizlikle sakladığı ve varislerince Türk Tarih Kurumuna intikal ettirilen evrakın içeriğinin yayınlanmasının, açıklanmasının hâlâ 'sakıncalı' (!) görülmesi...)

Cumartesi, Temmuz 29, 2006

Devletten emekli !

31 Temmuz itibariyle dilekçemi verip SSK'dan emekli oluyorum. Devletten her ay maaş gelecek, güzel bir duygu :)

Perşembe, Temmuz 27, 2006

Masters of the Agency albümünü dinlediniz mi?

Reklam ajanslarından sadece “reklam fikirleri” çıkmadığını gösteren bir gelişme oldu geçen haftalarda. Madison Avenue’dan bir “albüm” de çıktı. Üstelik bu ne bir kreatif direktörün amatör müzik kayıtları ne de bir art direktörün “indie” konser kayıtlarıydı. Amatör olarak dj’lik yapan bir çırağın karışık albümü de değildi veya “müşteri temsilcilerinin seçimi” isimli bir “mix tape”...

Masters of the Agency, bir ajansın takım halinde ürettiği müzikler yapıyor. Daha çok kalem sesleri var bu albümde, değişik klavye sesleri, bilgisayar ekranlarının tıngırtıları, müşteri temsilcilerinin vokalleri, ayakkabılardan çıkan sesler, kağıt hışırtıları ile süslenmiş seslerin bir araya gelerek oluşturduğu kayıtlar var.

Rick Bolero – Reklam Yazarı
“Bir gün takım olarak sessizce oturduğumuzu fark ettim. Akşam sakinliği yaşadığımız bir vakitti. Masadaki kalemlerden birini elime alarak masaya vurup ritm tutmaya başladım. Bundan sonra her şey kendi kendine oldu adeta..”

Andie Glazer – Art Direktör
“Bu sessiz güne renk katan Rick’in kalem ritmlerine, ekranımda parmaklarımın ucuyla tuttuğum ritm de katıldı. Bir yandan da döşemede ayağımla çıkardığım kros sesleri eklendi. Orkestra kurmayı o sırada düşündük. Her şey kendiliğinden ortaya çıktı.”

Kate Olson – Müşteri Temsilcisi
“Çocukların içerde ritm tuttuğunu görünce ben de ayakkabımın topuğu ve mırıldanmalarım ile onlara katıldım.”

Murphy McAllan – Prodüktör
“Müthiş bir şey yakalamış olduğumuzu düşündüm o sırada. Kağıtları buruşturarak çeşitli enstrümanlar oluşturmaya başladık. Sound’umuzu bulmuştuk. Her şeyin üzerine hafif bir vokal ile de tamamladık. Sonra birbirimize baktık ve haydi stüdyoya girelim dedik.”

Daniel Esposito – Kreatif Direktör
“Masters of the Agency olsun sizin adınız dedim. Eski sevgililerimden birinin kayıt stüdyosu vardı. Çocukların ürettiği müziğe biraz da bilgisayar desteği yaptık. Sonrasında, işte önünüzdeki bu albüm ortaya çıktı. Çocuklarımla gurur duyuyorum.”

Masters of the Agency, müzik dünyasında belki büyük bir hit olmayacak ama reklamcılar arasında “çalışma müziği” olarak uzun süre kullanılacak gibi görünüyor. Bu proje sayesinde bir prodüktörün dikkatini çeken Kate ise önümüzdeki ay profesyonel olarak vokalistlik yapmaya başlayacak. Masters of the Agency, ikinci albüm çalışmalarına Vancouver’daki bir stüdyoda devam ediyor. Grup elemanları, geçtiğimiz ay aralarına reklam yazarı çırağı gitarist Georgia Wilson’ı da kattı. Büyük fikirlerin ne zaman çıkacağını bilemeyiz. Bazen zorlu bir günün sonunda parmaklarımızla masaya tıklarken bile çıkabilir.

İlk albümün fikir babası Rick Bolero, ikinci albümleri için üzerinde çalıştıkları fikirler hakkında bilgi veriyor:

Rick Bolero – Reklam Yazarı
“Albümümüze gösterilen ilgi çok hoşumuza gitti. Yeni albüm fikirleri üzerinde düşünmeye başladık. Geçtiğimiz gün, ofisin lavabosundaydım. Sifondan gelen ses ile musluktan akan suyun sesi beni hiç bu kadar etkilememişti.....”

(Uyduruk'tan çeviri: Murat Kaya)

Pazartesi, Temmuz 24, 2006

Doğan Yarıcı'nın cevabını kazara atlamayın...

Biraz aşağılarda kaldığı için ve yorum olarak eklendiği için gözünüzden kaçabilir : Doğan Yarıcı, Meral Turgut'un İstikbal açıkhava reklamına ilişkin iddiasına kapsamlı bir cevap vermiş.

Mutlaka okuyun : http://ortakdefter.blogspot.com/2006/07/alnt-istikbal-reklam-iddias.html#comments

İsrail'i durdurun!



John Berger, Noam Chomsky, Harold Pinter ve Jose Saramago'dan mektup: Amaçları Filistin'i tasfiye etmek. Olayın adını olduğu gibi söylemeli ve buna ebediyen direnmeliyiz


İsrail'le
Filistin arasındaki çatışmanın son faslı, İsrail güçlerinin Gazze'den bir doktorla kardeşini, yani iki sivili kaçırmasıyla başladı. Bu olay Türkiye hariç hiçbir ülkenin basınında fazla yer bulmadı. Ertesi gün Filistinliler İsrailli bir askeri rehin alarak İsraillilerin esir tuttuğu insanlarla bir takasın müzakere edilmesini önerdi; zira İsrail cezaevlerinde yaklaşık 10 bin esir var.

Bu 'adam kaçırma' olayı çok büyük bir zorbalıkmış gibi tepkiyle karşılanırken, 'İsrail Savunma (!) Güçleri'nce Batı Şeria'nın yasadışı askeri işgali ve su başta olmak üzere tüm doğal kaynaklarına sistematik olarak el konulması hayatın hazin de olsa doğal bir gerçeğiymiş gibi kabul gördü. Bu, Filistinlilerin kendilerine uluslararası anlaşmalarca tahsis edilmiş topraklarda yaşadığı eziyetin üzerine bir de Batı'nın 70 yıldır döne döne uyguladığı çifte standartların tipik bir örneği.

Bugün zorbalık, zorbalık doğuruyor; derme çatma füzeler karmaşık füzelere cevap veriyor. Karmaşık füzeler, mahrumiyet içindeki yoksul kalabalıkları bir zamanlar adalet dediğimiz erdemi beklerken vuruyor. Her iki füze tipi de vücutları paramparça ediyor; bunu emri veren komutanlardan başka kim aklından atabilir ki?

Her provokasyona ve karşı provokasyona karşı çıkılır, nasihatler verilir. Ancak bu seferkinin ardından gelen gerekçe, suçlama ve yeminlerin tümü, aslında dünyanın dikkatini siyasi hedefi Filistin milletini tasfiye etmekten başka hiçbir şey olmayan uzun süreli bir askeri, ekonomik ve coğrafi uygulamadan uzaklaştırma amacına hizmet ediyor.

Bunun yüksek sesle ve açıkça söylenmesi gerekiyor, zira ara ara açık edilse de genelde gizli yürütülen bu uygulama, bugünlerde büyük hızla ilerliyor. Bizce olayın adını olduğu gibi söylemeli, buna kesintisiz ve ebediyen direnmeliyiz.

Not: 'Arna'nın Çocukları' adlı belgeselin yönetmeni Juliano Mer Khamis'in sorduğu gibi, 'Lübnan'ın Guernica'sını kim resmedecek?'



John Berger: Sanat eleştirmeni, Noam Chomsky: MIT'de dilbilim profesörü, Harold Pinter: Nobel Edebiyat ödüllü yazar, Jose Saramago: Yazar




(Kaynak: http://www.radikal.com.tr/index.php?tarih=23/07/2006)

Perşembe, Temmuz 20, 2006

İşte size binlerce yıldızlı tatil köyü







Sivas'ın Hacı Mirza Köyü! Benim köyüm. Daha açıkçası; dedemin 50 yıl önce babamı da alıp ayrıldığı, ama bizim hiç kopmamak için uğraştığımız köyümüz.
Oradan bugün geldim. Ne zaman geri dönerim bilmiyorum ama dönünceye kadar özleyeceğim.

(Fotoğrafların üzerindeki tarihler yanlış. Kusura bakmayın, düzeltmeye ya da yok etmeye üşendim. Hepsini geçtiğimiz 1 hafta içinde çektim.)

TDK web sitesi

TDK'nın web sitesini hepimiz kullanıyoruz sanıyorum.
Şimdi, benim uzun zamandır soracağım bir şey var bu siteyle ilgili.
Herhangi bir kelimeyi mouse ile "highlight" ettikten sonra (PC için) sağ tuşa tıklayarak kopyalamamıza izin vermiyor bu site. "Neden" diye fısıldıyorum her seferinde...

Halbuki CTRL-C tuşu ile "highlight" ettiğiniz kelimeyi ya da cümleyi kopyalayıp başka bir yere yapıştırabiliyorsunuz. Peki o zaman, neden sağ klik yasaklı?

Yoksa bu düşünceye sadece ben mi kapılıyorum?

Çarşamba, Temmuz 19, 2006

Yanlış Hikayeler

Ortak Defter yazarlarından, sevgili kardeşim Kadri Öztopçu'nun hikaye kitabı Can Yayınlarından çıkmış. Kendisi arayıp haber verdi sağolsun ama tatilde olduğum için henüz kitabı görebilmiş değilim. Aslına bakarsanız, kendisinin Ortak Deftere çok az yazıyor ben de kızıyorum ama belki de nedeni bu kitaptır !

Ideefixe sitesinde, 'tanıtım yazısından' notuyla şunlar yazıyor : "Kadri Öztopçu son derece sade ve temiz bir Türkçeyle yazıyor öykülerini. Dile gösterdiği bu titizlik, elbette öykü kurgusuna ve öykülerin içeriğine de yanmışım, Hepimizin bildiği, yaşadığı hayatlardan yola çıkarak, son derece ince ve özenle seçilmiş ayrıntılar yakalıyor Öztopçu. Yaşadığımız acıları, sevinçleri, aşka, sevgiye, arkadaşlığıa ve yalnızlığa özgü durumları bilgece yorumluyor, gösteriyor. Kadri Öztopçu'nun ilk kitabı Yanlış Hikayeler, öykü dergilerinin ne yazık ki bir bir kapandığı bu son dönemde öyküseverleri umarız mutlu edecektir."

Kadri, devam !

zan altındayım...

Şu ömür törpüsü yarışma programlarının toplumumuza verdiği zararlar bir yana... Bir de zan altında bırakıyorlar insanı.

Hangi kanalı açsam sağdan soldan fırlamış, ünlü olmuş tüm ruh hastalarının bugünlere gelmesinde payım olduğunu duyuyorum. Niye? Çünkü onlara göre kararı Türk Halkı veriyor. ' O artık halkın takdiri.', 'Kararı halk verecek.' 'Beni destekledikleri için Türk Halkına buradan teşekkür ediyorum.' Yahu şunu niye seyirciye çevirmiyorlar? Popstar kim olacak diye milletçe sandık başına mı gidiyoruz sanki? Hatta seyirci bile fazla genel bir kavram oldu. İzleyen herkes de oy vermiyor ki! Sahi ne denmeli bilemedim, ancak takıldım halk denmesine. Bir kelime mi icat etsek biz de?

Salı, Temmuz 18, 2006

alternatif tatil mekanlari!

bir reklam yazari tatile nereye gider? onun tercihi neresidir? sessiz, sakin bor koy mu, müzik ve dansın başkenti mi? bozburun mu, gümüşlük mü, kaş mı, meis mi, assos mu, nice mi, karadeniz yaylaları mı, mardin midyat hattı mı?

evet şöyle külliyatlı bir liste hazırlasak, herkes eteğindekileri dökse de, tatile giderken birbirimizin birikimlerinden faydalanabilsek. önerebileceğiniz yerler nerelerdir?

ben başlayayım:
kaş'ta küçük çakıl'daki pansiyonlar.
bozburun'da sabrina haus, pembe yunus pansiyon.
assos bektaşköy'deki kabile pansiyon.
kelebekler vadisi.
gümüşlük.

başka?

Pazartesi, Temmuz 17, 2006

"Çalıntı İstikbal reklamı" iddiası


Meral Turgut yukarıdaki reklamlarla ilgili bir mesaj göndermiş ve şöyle demiş : "Üstelik bu sene Kristal Elma almıştı... Yazık, çok yazık..."

Yaratıcı ahlakına hep saygı duyduğum Doğan Yarıcı'nın bu konuda herhalde söyleyecekleri vardır.

Cuma, Temmuz 14, 2006

RYD'den bir istifa nedeni...

Mehmet Turgut Doğan'ın gönderdiği e-postayı olduğu gibi aktarıyorum.

RYD’nin ‘Dilimizden utanmayalım’ namıyla maruf kampanyası nice zamandır Dil Derneği desteğiyle yürütülüyor. Biz de ‘ne güzel bir kampanya’ (!) diye dilini çıkarmış eşhasın yer aldığı ilanı sağda solda gördükçe hiç olmazsa seviniyorduk. Birkaç hafta önce TRT 1’de yayınlanan, Erol Göka ve Ahmet İnam’ın hazırlayıp sunduğu "Konuşuyorum" adlı programda ‘dil’ konusu ele alınmıştı. Doğal olarak konuklar daha doğrusu taraflar dilcilerdi. Dil Derneği’ni temsilen orada bulunan ve aynı zamanda derneğin başkanı olan Sevgi Özel’in açıklamaları, yukarıdaki alıntıda yer alan ifadelerden daha vahim durumdaydı. O an aklıma gelen ilk şey; mezkûr derneğin çözüm ortağı olan RYD’ye bir istifa yazısı göndermek ve Dil (!) Derneği’yle birlikte dilimize bundan sonra yapacakları üstün hizmetlerde başarılar dilemekti. Ancak kısmet, Şahin Bey’in yazısını okuduğum, bu zamanaymış.

Dil anlayışı bu şekilde tezahür etmiş söz konusu derneğin desteklediği bir dil kampanyanın telif hakkı sahibi ve yürütücüsü olan RYD’nin üyeliğinden istifa ettiğimi bildirmek istiyorum. Malzemesi Türkçe olan insanların bir araya gelerek kurduğu RYD’nin bu yozlaşma ve ezikliğe karşı göstereceği tepkiyi de doğrusu merak ediyorum.

Yok yok biz dilimizden utanmıyoruz. Dilimizin bu şekilde iğdiş edilmesinden ve (suskun kalarak bir duruş sergileyemeyen) dolaylı destekçilerden utanıyoruz…

Mehmet Turgut Doğan

RY

Bizim reklam, Fransalara kadar gitmiş...

Dailymotion'a girdim bu akşam. Açılış sayfasındaki "Turkish Bank" videosu ilgimi çekti.
Bizim şu Dünya Kupası boyunca dönen, meşhur Akbank reklamı...

Bu videoyu, siteye Fransızlar yüklemiş. İlginç geldi bu durum bana.
"Talk Talk reklamları..." diye aklınıza gelebilir tabi...

Olsun. Ben linki paylaşayım. http://www.dailymotion.com/cluster/ads/video/355925

Buraya tıklasanız da olur...

Perşembe, Temmuz 13, 2006

Bu site yaz uykusuna mı girdiiiiiiiiiiii?

Vah Türkçem vah, kimlerin eline düştün!..

Biri 12 Eylül garabeti bir devlet kurumu, öteki onun karşıtı olma görevini üstlendiği için akılcı davranmaktan çok keçileşip yanlış üstüne yanlış yapan bir dernek. İkisi de İngilizce ya da bilmemnece sözcüklerin Türkçe’ye nasıl yamanması gerektiği konusunda kapışıyorlar. Bakmayın ikisinin de adında Türkçe’nin yer almasına… Amaç aynı… Yerine Türkçe karşılıklarını arayıp bulmak, türetmek, üretmek için kıllarını kıpırdatmayıp, yabancılarını dilimize sokabilmek için kılıf uydurma peşindeler. Eziklik ve aşağılık duygusu iliklerimize kadar öylesine işlemiş ki, İngilizce sözcükler karşımıza çıkınca eller havada, hemen teslim bayrağını çekiyoruz… İş yeri adlarından ürün ve hizmet markalarına, günlük konuşmadan kitle iletişim araçlarında kullanılan dile kadar uzanan yozlaşmanın temelinde de bu aymazlık yatmıyor mu?..

Bu saygıdeğer kurumlardan biri İngilizce sözcüklerin kendi yazımıyla, öteki saygıdeğer kurum ise Türkçe söylenişiyle sözlüklerimize girmesi gerektiğini savunuyor. Yani Türk Dil Kurumu, Türkçe sözlüklerde bundan böyle, "on-line" diye bir sözcük, madde başı olarak yer almalı diyor. Dil Derneği ise sözcüğün sözlüğe girmesine karşı çıkmıyor, "on-line" olarak değil de "onlayn" olarak yer alsın diyor.

Bu Derneğin Başkanı Sayın Sevgi Özel Hanımefendi doktorların, "check up" sözcüğünü Türkçeleştirip, "çekap" olarak kullanmalarını örnek gösteriyor ve diyor ki, "Türkçeye böyle girmişse şöyle yazacaksın diye niye zorlayayım". Yani yabancı sözcüklere yol gösteriyor. O zaman sorun yok, Türkçe’ye yabancı sözcük girişinin önündeki tüm engelleri kaldıralım, o sözcüklerin hepsini de Türkce söylenişiyle sözlüklerimize alalım, olsun bitsin. Nasıl olsa önceden birçok sözcük böyle girmiş, buyursun gelsin yenileri de… Biz onları da kendi söyleyişimize göre yazar bir güzel meşrulaştırırız. Böylece dilimiz de zenginleşmiş olur. Ne mantık ne sorumluluk, ne Türkçecilik!…

TDK daha da ilginç. Onlar iyice İngilizceci… 12 Eylül kurumu değil mi?.. Canım ne gerek var İngilizce sözcükleri kendi rengimize boyayıp da dilimize sokmaya. Açık açık sokarız, olur biter. Kimden korkacağız ki, biz 12 Eylül kurumuyuz... Bu İngilizce sözcüklerin Türkçe ne anlama geldiğini öğrenmek isteyenler bir de paraya kıyıp İngilizce sözlük satın almasın, elinin altındaki Türkçe sözlüklerden öğreniversin... Bu işte bizim dediğimiz olur. Binlerce yıllık atasözlerimizden ve deyimlerimizden hoşumuza gitmeyenleri emir komuta zinciriyle sözlüklerden atma kararı almadık mı?..

Bakın ben şimdi ezik ve aşağılık duygusu içindeki insanlarımızın her geçen gün daha çok kullanmaya başladığı İngilizce sözcüklerden birkaç örnek vereceğim. Her iki kurum da gerçek Türkçe’ninkinde değil, kendi anlayışlarındaki sözlüklerde diledikleri gibi kullansınlar, kullansınlar da mutlu olsunlar.

business / bizınıs
brief / brîf
presentation / prizenteyşın
account / ekağunt
case / keyz
sticker / stikır
dead line / dedlayn
designe / dizayn
bye bye / baybay
in / in
out / ağut
clear / klir
creative / krietiv
activity / ektiviti
event / ivınt
chairman / çeyrmen
size / sayz
workshop / vörkşap
shopping / şoping
shopping center / şopingsentır

Çarşamba, Temmuz 12, 2006

Türkçe kampanyaları

Bu maddeyi şöyle düzelttiyoruz efenim :

Arda XXX dostumuz,

"Aşağıdaki adres işinizi görebilir : http://www.turkcekampanyalari.org "

diye bir mesaj göndermiş(ti).

Daha sonra yolladığı mesajında adının çıkarılmasını rica etti : Site kendi sitesi değilmiş, Google araştırmalarında da adının çıkmasını istemiyormuş.

Pazartesi, Temmuz 10, 2006

RYD yönetimine saygılarla...















Tan Oral, Cumhuriyet, 10.07.2006

Cumartesi, Temmuz 08, 2006

Aşka giden yol nereden geçermiş?..

















Yıllar önce kanıtlanmış bir gerçek... Üstelik de reklamla!

Bir baş yapıt























Her "reklamcıyım" diyenin, çerçeveleyip başucuna asması gereken bir ilan...

Cuma, Temmuz 07, 2006

Hasan Sancak beye açık mektup

Sayın Hasan Sancak,

İnanılmaz uzunluğuna rağmen ilk mektubunuza Ortak Defter'de yer vermiştim. İlginç ve hırslı iddialarınızdan arkadaşlarımız da haberdar olsun istemiştim. Bir sonraki mektubunuz da, ki o da benzeri uçsuz bucaksız uzunluktaydı, arkadaşlarımızdan biri kanalıyla yer buldu.

Ama artık yeter beyim ! Fikirlere saygı duyan bir ortamız ama rica edeyim, kendini reklam senaryosu addeden yazılarınızı kendi blog'unuzda veya sitenizde yayımlayın ! Lütfen yayınlanmak üzere Ortak Defter'e göndermeyin !

Ortak Defter, hayatını reklam yazısı yazarak kazanan kişilerin mesleki forumu. Kendini reklam senaryosu addeden yazılarınızı dünyaya duyurmak amacına hizmet etmek zorunda değil. Madem bu kadar inanıyor ve güveniyorsunuz fikirlerinize, bir reklam ajansına girip profesyonel olarak çalışmaya çalışın. Böyle bir işe girerseniz, sizi de üye yaparız Ortak Deftere. O zaman ne isterseniz yayımlarsınız Defterde...

Haluk Mesci


Not : Son gönderdiğiniz sigara karşıtı fikriniz için 'Bu bedava' demişsiniz. Ne kadar da bonkör davranmışsınız beyim, lütfetmişsiniz ! İster istemez şu soruyu sordurdu bana : Hasan Sancak bey reklam yazarlarının paraya para demediği gibi bir kanıya mı sahip ? Bütün bu 'fikirlerim çalındı' hırçınlıklarının nedeni para kazanma hırsı mı ? Umarım öyle değildir öğretmenim...

Perşembe, Temmuz 06, 2006

Allengirli acans isimleri...

Bazı ajanslarımızın adlarının, dürüst reklamcılık ve dürüst rekabet ilkelerine aykırı olduğunu düşünüyorum epeydir.

Öyle isimler var ki, sanırsınız ajans

- yabancı bir network'ün Türkiye ofisi
- yabancılarca Türkiye'de kurulmuş veya en azından yabancı ortakları var
- Türklerce, Türkiye dışına çalışmak için veya Türkiye dışında bir yerde kurulmuş

vs.

Oysa bakıyorsunuz, haso bizden, bizim buraların bir acansı işte !

O isim niye peki ? Diyeceksiniz ki özgürlük var. Yaratıcılık var. Sana ne.

Evet var. Amma, yanıltıcılık diye de bir şey var...

Yine diyeceksiniz ki, millet aptal mı, iki soru sorar veya gezinir web sitelerinde ve anlar Türk olduklarını.

Ben de diyeceğim ki, madem Türk ve bu anlaşılır, o isim niye peki ?

KRİSTAL ELMA MEMNUNİYET ARAŞTIRMASI için son iki gün!

Şu ana kadar 64 geri dönüş aldım. Geri dönüşler gerçekten heyecan verici. Minimum hedefi gectik ama, minimumla yetinmek istemediğim için 1 hafta daha devam ettirmeye karar verdim. Şimdi son iki gün. 10 dakikanızı ayırırsanız çok sevinirim.

Soruları buraya koymak çok zor oluyor. Araştırmaya destek vermeyen isteyen olursa, bana bir mail atması yeterli.
k.ismen@farkyeri.com

Sevgiler

Kağan İşmen

Saksıdaki çiçekler, çantadaki kitaplar...

Geçen yaz sevgili Erçin Sadıkoğlu sormuştu. Bu yaz da ben sorayım bari.

Çantalarınızda hangi kitaplar var? Neler okuyorsunuz son zamanlarda? Dünya Kupası engelliyor mu okumayı? Türkçe-İngilizce-Almanca-Fransızca-İspanyolca... Hangi satır aralarında geziyor ortakların gözleri bu sıralar?

Pazar, Temmuz 02, 2006

Bir köşe verdiler yazacağım

Sayın ustalarım, sevgili arkadaşlarım!

Geçenlerde hiç beklemediğim bir gelişme yaşadım. İNTES (İş Veren Sendikası), her ay genç iş adamları için yayınlanmakta olan bir gazeteye "reklam sektörü" ile ilgili yazı yazmamı rica etti. Gerek buradan, gerekse kendi blogumdan beni uzun zamandır takip etmektelermiş. Tıfıl olduğumu bilip bilmediklerini sordum; bildiklerini, benimle sayfalarını doldurmak istediklerini söylediler. Ne yalan söyleyeyim, bir ara böyle bir işe kalkışmak için erken olduğu düşüncesi aklımdan geçti. Daha sonra son ajansımdan neden kovulduğumu hatırladım: Bana teklif edilen terfi görevini yerine getiremeyeceğim korkusu ve bunun ardından verdiğim red cevabı sonucunda yediğim tekmenin acısı hala yerinde olduğundan, aynı hatayı tekrar yapmamam gerektiğini düşündüm. Umarım "Haddini bilmez küstah, ağzı var diye konuşmak ona mı kalmış" demezsiniz!

Gazetenin tirajı çok da yüksek değil. Hatta yerel sayılır. Sadece genç iş adamlarına yönelik olduğundan hedef kitlesi önemli, fakat kısıtlı. Bana birkaç basımlarını gösterdiler, oldukça kaliteli ve özenli hazırlanıyor.

Okuduğum sektörel kitap ve dergilerin tabii ki haddi hesabı yok. Kendi çapıma göre sektörel bir donanımım da var. Yazdıklarım kantitatif ve kaltitatif veriler dahilinde, somut bilgilerden oluşturulacak. Ama yine de büyüklerimin ve ustalarımın onayı benim için çok önemli. Bu sebepledir ki bu duyuruyu yapıyorum. Yazdığım her makaleyi kendi bloguma da yazacağım. Ola ki sürç-ü lisan edersem, sizlerin de yorumlarını beklerim.

Ben bunun aynı zamanda mesleki gelişimim için önemli olacağını düşünüyorum. Siz ne dersiniz?