Perşembe, Şubat 24, 2011

Önce Metin Oktay vardı

Barcelona, Manchester United ve Kobe Bryant'tan çok zaman önce, Metin Oktay'ın yer aldığı bir THY ilanı.

Etiketler: ,

Salı, Şubat 22, 2011

Hıdır Usta: Evde Coca Cola yapıyoruz...







Bir marka miti çöktü mü? Çöker miki? Çökerse ne olur? Zaten var mıydı? Ya da hep beklediğim andı, çok heyecanlandım, evde yapmak istiyorum!


O zaman Hıdır Usta tadında, hadi evde Coca Cola yapıyoruz... Malzemeleri şimdi veriyorum. tarifi de bir post sonra...


Malzemeler:

Şurup

10 gr. Coca Yaprağı Özü 85 gr. Sitrik Asit 28 gr Kafein 30 Küp Şeker 9.5 Litre Su 1 Litre Limon Suyu 28 gr. Vanilya 42 gr Karamel (Rengini bulana kadar arttırılabilir)


Tatlandırıcı (7X)

226 gr. Alkol 20 Damla Portakal Yağı 30 damla Limon Yağı 10 Damla Hintcevizi Yağı 5 Damla Kişniş Yağı 10 Damla Portakal Çiçeği Yağı 10 Damla Tarçın Yağı.


Halbuki

Daha önce blogda yayınlanıp yayınlanmadığını bilmiyorum. Metni okumaya başlayınca hayal gücümde çok farklı şeyler canlanıyor. En sonunda yeşil mercimeği görünce, "nereden nereye?" diyorum.

Etiketler: ,

Cuma, Şubat 18, 2011

Sonraki istasyon son durak...

İstanbul'un en yeni ve gözde ulaşım aracı olan metrobüslerin içinde bilgi vermek amacıyla kullanılan sesli uyarı sistemindeki bir detay dikkatimi çekti. Adındaki "metro" ibaresinin etkisinde kalarak olsa gerek, kayıtta sürekli "bir sonraki istasyon -şurası-" gibi bir tanımlama yapılıyor. Oysa adı ne olursa olsun, bu bildiğimiz otobüs. Sadece tercihli yolda ilerliyor. Ve benim bildiğim otobüsler istasyonlarda değil duraklarda durur. Nitekim son durağa (Zincirlikuyu'ya) geldiğinde konuşan ablamız da gerçeği kabullenip "sayın yolcularımız, bu durak hattımızın bu istikametteki son durağıdır." diyor. Yani metrobüs yol boyunca istasyonlardan geçip sonunda aslına rücu ederek durakta duruyor.

(Olsun, yine de en azından Hollywood'da yapılan "Final Destination 3"-Son Durak 3- gibi kendi içinde tuhaf bir paradoks taşımıyor bu... Hem son durak hem de üç tane var... Biz daha iyiyiz...)

Pazartesi, Şubat 14, 2011

Üzücü bir haber


Dün yazmaya elim varmadı. Murat Çetintürk'ün kaybı çok üzücü. Yakınlarına başsağlığı ve sabırlar dilerim. Okumak isteyenler için şu adreste kendisiyle yapılmış bir söyleşi var: http://www.fikiratolyesi.com/2006/09/07/murat-cetinturk-yaratici-yonetmen/

Çarşamba, Şubat 09, 2011

REM ve sefil bir muşamba parçası


Hepiniz ya da çoğunuz biliyorsunuz. Çoğunuz diyorum, çünkü yakın zamana kadar orada özellikle genç reklamcıların yararlanması için kitap, süreli yayın ve benzer pek çok malzemenin yer aldığı, kurslar, seminerler, sektörel toplantıların yapıldığı kafemsi bir mekan vardı, ikinci katta. Şimdi yok artık, onun için de bilmemeniz doğal.

Sözünü ettiğim yer İstiklal Caddesi 403 adresindeki 5 katlı tarihi bina. Reklamcılık Vakfı ve Reklamcılar Derneği’nin merkezi. O bina, yedi yıl kadar önce büyük beklentilerle ve büyük heyecanlarla kiralanmış, adı da REM (Reklam Eğitim Merkezi) konmuştu. Hedef büyüktü. Orada Dernek ve Vakıf güçlerini ve olanaklarını birleştirecek, diğer sektör kuruluşları ile organik ilişkiler kurulacak, doğacak sinerjinin de desteğiyle, önce eğitim merkezi oluşturulacak, zaman içinde de Reklamcılık Enstitüsü’ne doğru yol alınacaktı. Eski deyimle, dişten tırnaktan artırılarak onarılan ve pırıl pırıl duruma getirilen binada REM projesi adım adım ilerleme yolundaydı. RYD ile birleşme değilse bile bir araya gelme görüşmeleri de yapmış, fakat başarı sağlayamamıştık. (Bugün RYD’nin geldiği yeri görüyorum da, o zaman keşke daha anlayışlı davranabilseydik diye düşünüyorum.) Reklamverenler Derneği’ni de aynı çatı altına alma görüşmeleri günlerce sürdü, ondan da bir sonuç alınamadı. REM projesi de oralarda bir yerde kalıverdi.

Bugün, kimi girişimciler sektörümüzle ilgili eğitim kurumları kurabilmişken o büyük hedef nasıl yok olup gitti diye düşünüyorum da neden bulmakta zorlanıyorum. Bildiğim bir şey, o günlerdeki inancın ve heyecanın yarattığı büyük enerjinin, Bilgi Üniversitesi’ne bağlı ‘Adschool’a aktarılmış olması. Sektör için elbette iyi oldu da, bildiğim kadarıyla, personel ücretlerinin zamanında ödenebilmesinden öteye geçmeyecek düzeyde sağladığı mali destek dışında Dernek ve Vakıf için başka ne anlam ifade ediyor bilemiyorum.

REM adı bugün hemen kimsenin bilmediği, bilenlerin belleğinden silinmeye yüz tutmuş garip bir anı. Ve onu öylesine garip bir muşamba parçası temsil ediyor ki, 7 yıl önce REM için tutulan 5 katlı binanın bugün sadece 2 katına sığınmak zorunda kalan 2 meslek örgütünü İstiklal Caddesinin mahşeri kalabalığına hakkıyla ilan ediyor. Ve bu iki meslek örgütünün üyeleri, yöneticileri, sorumluları, yıllardır bu binaya belli ki hep başları önlerinde girip çıkıyorlar da, o garip, pejmürde, kırışıp buruşmuş, yazıları solmuş, kimi yerleri yırtılıp kopmuş muşamba parçasını göremiyorlar, görmek istemiyorlar. O da orada öyle mahcup mahcup eskimeye devam ediyor.

Acaba diyorum bu muşamba parçası 7 yıllık geçmişi övünçle anlatsın diye orada postmodern bir imge olarak özellikle korunuyor da ben mi anlayamıyorum.

Lazer göz yakalar

Geçtiğimiz haftalarda babamın gazete arşivinde boğulurken karşıma çıktı. İlk bakışta "yeni albümü çıktı galiba" dedirtiyor, sonra "lazer göz yakalar??" dedirtiyor, en altta da magazin haberi yönlendirmesi görülüyor. Karmaşa, had safhada.

Etiketler:

Cumartesi, Şubat 05, 2011

Ankara ve İzmir'den güzel haberler.

Kırmızı Derginin Ocak/Şubat sayısını dün okuma fırsatı buldum. Ortak Defter yazarlarından sevgili Maksude Kılınç ve sevgili Nurettin Yay'ın ajanslarının Kırmızı Bölge 2010'da 2'şer işle ödüller kazandıklarını öğrendim. Ajans ve ekipler ile reklam verenleri Ortak Defter olarak kutlarız. :)

Basında En İyi Dergi Reklam Kampanyası
Ajans: Parma Reklam Hizmetleri
Reklamveren: Yazgan Şarapçılık


Basında En İyi Perakende Reklamı
Kırmızı Ödülü
Ajans: Mandalina Reklam Basım Yayın Hiz. Ltd. Şti.
Reklamveren: Mamül Pasta&Ekmek