Perşembe, Şubat 28, 2008

Sıradışı reklamcılar tahtaya kalkıyor!





Hem sektör çalışanlarının hem de üniversite öğrencilerinin ilgiyle takip ettiği “Reklamcılar Tahtaya” eğitim semineri 15 Mart 2008 Cumartesi günü “Reklam” konulu gündemiyle İTÜ Yabancı Diller Yüksek Okulu’nda yapılacak.

Yıllardır, ünlü reklamcılar, sektör takipçileri, çalışanlar ve öğrenciler için bir buluşma noktası haline gelen etkinlikte, bu sefer de çok önemli isimler tahtanın başına geçiyor.

15 Mart Cumartesi günü Maçka’daki ilk zil Serdar Erener’in “Gerçek mi, değil mi etkisinden belli olur” başlıklı dersi için çalacak.

Ardından Alametifarika Ajans Başkan yardımcısı Yasemin Sümer “Müşteri temsilcisiz ajans mı olur?” başlığıyla birikimlerini paylaşacak.

Verilecek bir saatlik öğle teneffüsünün ardından bu kez katılımcılar, Televizyon ve reklam dünyasının yakından tanıdığı oyuncu Sarp Apak ve Alametifarika prodüktörlerinden Yağız Bak’ın birlikte tahta başında olacakları “Show Business” başlıklı dersi için tekrar buluşacaklar.

Öğleden sonraki ikinci ders, yine televizyon ve reklam dünyasının profesyonellerinden Okan Bayülgen’in “İletişim dünyasında disiplinlerarası bir adam” başlıklı konusuyla her iki tarafta da bulunmasının üzerine birikimlerini paylaşacak.

Dört ayrı bölümden oluşan “IAA Reklamcılar Tahtaya Eğitim Seminerleri”nde öğrencilere her ders günü için bir katılım belgesi verilmekte. Bir eğitim yılında 4 kez yapılan bu seminerlerin tümüne katılanlaraysa “Katılım Sertifikası” sunulmakta.

Başvurular için; 0212 325 3788 numaralı telefonla IAA Türkiye Bölüm Sekreterliği’nden Ayşenur Yürekli’yi arayabilir, iaaturkey@iaaturkey.com adresine elektronik posta atabilirsiniz.

Cuma, Şubat 15, 2008

Yazmak eylemi

Geçen Mayıs’ta okuldaki Yazı Atölyesi Dersi’nde Doğan Yarıcı, Ferit Edgü’nün Yazmak Eylemi kitabından bahsetti. “Bir Toplumsal/Siyasal Olay Üzerine 1001 Çeşitleme”. Bir de gelecek derse eğlenceli bir ödev verdi:) Bir konu seçtik ve farklı biçimlerde yazdık. Kitabı okumanızı öneririm. 1980’de 14 Şubat’ta Beyoğlu’nda gerçekleşen dükkan kapatma eylemi üzerine kaleme alınmış 101 farklı yazı. Şaşkınlık, kaygı, öykümsü, kızgın, ayrıntı, sorgu, iç konuşma, devrik, politikacı, mani, mektup, röportaj, gerçeküstücü, eğreltileme, militan, film öyküsü, 1. tekil kişi, günlük, dış basın, söylenti, roman, aforizmalar, rapor, dolaylı, olumsuz, masal, telgraf, simgesel...

Kitapla ilgili bilgi için http://www.selyayincilik.com/kitaptanitim.asp?kod=216

Aşağıda kitaptan birkaç yazı örneği göreceksiniz. Diyorum ki, benzer bir çalışmayı biz de yapalım. Aynı konuyu farklı biçimlerde yazalım! Konu olarak Hollywood senaristlerinin grevine ne dersiniz? Örnekteki olay gibi toplumsal/siyasi bir konu değil ama yazarların grevi, deftere uygundur diye düşündüm heh he:)

http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=108673,8


Kitaptan birkaç yazı örneği:

NOTLAMA (Sayfa 9)
Beyoğlu. Tüm dükkanlar kapalı. Hemen hemen tümü. Açık olanlar yalnız banka ve sinemalar. Anarşistlerin marifetiymiş. Esnafı tehdit etmişler. Esnaf da korkmuş, açmamış kepengi. Bugünkü gazetelerde konuyla ilgili bir haber yok.

MİLİTAN I (Sayfa 34)
Bana da görev verildi. Örgütün aldığı bir kararı uygulatma görevi. Benim gibi birkaç arkadaşa da bu görev verilmiş olmalı. Eylemimize aynı gün, aynı anda başlayacağız. Belli semtlerde, tüm dükkanların yarın kapalı olması gerekiyor. Başka bir bilgi vermediler. Zorda kalmadan silah kullanmamamız istendi. Kendimizi gizlemedik. Dükkanlara bir bir, müşteri gibi girdik. Patronu bulup, yarın kepenk kapatmasını istedik. Korkanlar vardı. Peki, diyenler vardı. Niçin? diye soranlar vardı. Biz eczaneler de mi? diyenler vardı. Tümüne, gereken yanıtı verdik.
Bizim gruptakiler hiçbir karşı koymayla karşılaşmadı.

ÇÖZÜMLEME (Sayfa 81)
Cins isimler: Sokak, cadde, dükkan, banka, yağmur, anarşist, ekmek.
Özel isimler: Beyoğlu, Kadıköy, Ali, Demirel.
Sıfatlar (belgisiz): Öteki, birkaç, birtakım.
Sıfatlar (niteleme): Soğuk, korkak, kapalı, özgür.
Fiiller: Kapamak, kapatmak, zorlanmak, alıkonulmak, çevrilmek, yakalanmak.
Edatlar: Beri, dolayı, karşı, gibi.
Zamirler: Az, öte, erken, öte yanda.
Zamirler (soru): Kim, ne, hangisi, kaçıncısı, neyi?

RUHSAL (Sayfa 134)
Niçin? Bütün gün kendi kendime bunu sordum. Niçin kapatmaya zorlamak dükkanları? Ben bir fare zehiri bulamayayım diye mi? Tavan arasında gene cirit atmaya başladılar. Sanki benim eve girmemi bekliyorlar. Fare zehiriyle yeniden imha edeceğim onları. Ama evde yok, kalmamış. Yarın açacaklar mı bakalım? Bugün niçin kapalılar? Esnaf da korkuyormuş. Demek herkes korkuyor bir şeylerden. Benimki korku değil, tiksinti. Seslerine bile dayanamıyorum. Uykularımı kaçırıyorlar. Bir müteahhitle anlaşsam. Bu yıkılası evi yıksalar, buraya 5 katlı bir apartman dikseler. Betonarme. İki katını bana verseler. Birinde otursam, birini kiraya versem. Farelerin tıkırtısından da böylecene kurtulsam. Ama bu ortamda, hangi müteahhit böyle bir işe girişir? Girişirlerdi, eğer evimiz, Şişli’de, Maçka’da, Bebek’te olsaydı. Bakalım, yarın açık olacaklar mı? Şu fareler için, belki daha kuvvetli, daha öldürücü bir zehir bulmak gerek.

Çarşamba, Şubat 13, 2008

Bir şiir...

Dilimiz için yeni kelimeler ilginizi çekmedi sanırım. O halde size yeni bir yazı daha, üstelik şiirli...

Şu forward marifetiyle aldığını dağıtma alışkanlığına bazen çok fazla kızsam da ara sıra da hoşuma gidiyor doğrusu. Kızıyorum; bir imza bile olmadan cart diye bir bilgi geliyor birinden. İmzasız gönderi ayıptır öğretildi bana ama ne gezer. Üstelik aynı familya içine ben de giriverdim. Eh arada hoşuma da gidiyor; dünyanın her yerinden bilgi akıyor. İlginç, sevimli, neşeli, üzücü, uyandırıcı, bilgilendirici vs. Bazen hiç tanımadığım insanlarla birşeyleri paylaşıyorum. Bir de msn var. Arkadaşlarla aramızda kalacak şekilde mesane diye tanımlıyorum msn'i. Her neyse, işte o msn için geçen gün pat diye bir şiir geldi. Yine yazarı bilinmiyor. Belki aranızda bilen vardır. Yine izinsiz alıp buraya aktarıyorum, eğlenceli ve azıcık yanık bir şiir. Bu kez hoşunuza gidecek mi bakalım.

Msn şiiri...

Sana karşı hep çevrimiçiydim
Ellere karşı mütemadiyen away
Boru değil dört saat dile kolay
Msnde oturum açmanı bekledim...

Sensiz alınan winkslerin tadı yok
Moodslar coşmuş, ucu bucağı yok
Senin nudgelerin sanki elektro şok
Tüm gece oturum açmanı bekledim...

Gece boyu bilgisayar başında pinekledim
Online badileri contact listime ekledim
Seviyo bu çocuk beni diye kendimi kekledim
Azim üzeri sabırla oturum açmanı bekledim!

Not. Ardı ardına yazacağımı sanan varsa sanmasın. Canım çok sıkıldı her şeyden, üzgünüm, mutsuzum, umutsuzum. Sanırım bir yerlerde aynı mayadan birileri var sangısıyla (sanma yargısı deyip geçelim) yazıyorum habire.

Pazartesi, Şubat 04, 2008

dilimize yeni kelimeler :))

Aşağıdaki sözcükler, mail marifetiyle bana kadar geldi. Kimindir bilmem, sahibini tanımıyorum, izin almadan ama özür dileyerek sizlerle de paylaşmak istedim. Türkçe'nin kısırlığı ile ilgili ahkam kesen, espri seven bir arkadaşımız olsa gerek, epeyce ulamış, karıştırmış, döktürmüş. Üzerinde konuşulabilir bir malzeme olduğu için sizlere de gönderiyorum.

Çayyaş
Sabahtan akşama kadar çay içen bağımlı kimse. Türkler kahveden çok çayı severler.
Dekılte
Görgüsüz, kıro erkeğin ipek gömleğinin önünü derin açarak sergilediği kıllı ve altın kolyeli göğsü. Nedense bazı kadınlar erkekte kıllı göğsü seksi bulurlar.
Hiç çamaşırı
Varlığı ile yokluğu belli olmayan kadın iç çamaşırı.
Duşünür
Duş alırken gelen ilhamla ülke sorunları, hayatın anlamı veya benzer derin konulara kafa yoran ve özgün fikirler üreten entelektüel ve temiz kimse.
Cinekolog
"Kızım, senin içine cin girmiş" diyerek kadınların oralarını buralarını elleyen, cinsel tacizde bulunan hoca, üfürükçü,
Kankamatik
Yolsuz kaldığınızda borç para aldığınız yakın arkadaş.
Efemdi
Davranışları ve sözleri kadınsı olacak kadar nazik, yumuşak ve ince erkek.
İçerdöver
Her akşam bir yerde içip, eve zil zurna sarhoş gelip karısını, çocuğunu döven hayırsız koca, kötü baba, zayıf karakter.
Sinirbaz
Nasıl olduğunu anlayamadığınız ve çözemediğiniz bir şekilde, sizi her defasında sinirlendirebilen özel kimse.
Hafızapping
Bir şeyi hatırlamaya çalışırken hafızanızda attığınız hızlı tur.
Lafıza kaybı
Söyleyeceğiniz sözü unutmanız.
Keldiven
Saçı olmayan erkeklerin, kafalarını soğuk hava, yağmur gibi dış etkilerden korumak için kullandıkları şapka, peruk gibi gereçler.
Markalemun
Saç şeklini ve rengini üzerindeki marka giysiye göre değiştiren, dış görünüşüne aşırı önem veren boş ve sığ insan.
Jeloğlan
Saçlarına bir kutu jöle sürmeden asla insan içine çıkmayan, görünüşüne fazlasıyla düşkün genç erkek. Derler ki uzun süreli jel kullananlar sonunda "jeltoş" olurlarmış.
Tö be or not tö be.
Uzun yıllar yasadışı faaliyetlerle uğraşan kulağı kesik şahsın hapisten çıktıktan sonra, aynı pis işlere bulaşmakla sakin ve namuslu bir hayat yaşamak arasında yapması gereken zor seçim.
Keşportacı
Sokağa tezgâh açmış uyuşturucu satıcısı.
Shopşal
Büyük alışveriş merkezlerine gidip saatlerce aylak aylak dolaşan, mağazaların önünde dakikalarca dikilip boş boş vitrine, içerideki bayan görevlilere bakan işsiz, güçsüz ve alık kimse.
Şenformasyon
İyi, müjdeli haber.
Tükürükçe
Konuşurken ağızlarından çok fazla tükürük saçan kişilerin ana lisanı.
Zırvana
Aptallığın en aşmış noktası. Zırvanın zirvesi ve nirvanası. Salaklığın ulaşılabilecek en üst seviyesi.
Tembesil
Çok zeki olmamasının dezavantajını çok çalışarak kapatacağına, bütün gün yan gelip yatan tembel ve akılsız öğrenci, kimse.
Tıntınager
13-19 yaşlarında boş ve cahil genç.
Notlakçı
Üniversitede derslere girmeyen, sınavlara başkalarının notlarından fotokopi çekerek hazırlanan beleşçi ve hayta öğrenci.
Kampusırık
İş hayatından korktuğu için bütün eğitimi boyunca kampüsün içinde saklanan, bu nedenle de şirketleri ve iş ortamını tanıma fırsatını kaçıran üniversite öğrencisi.

Cumartesi, Şubat 02, 2008

Hafta sonu videosu:)

Steve Jobs'ın bir mezuniyet töreninde yaptığı konuşma. Düşe kalka büyürken/yazarken herkesin güzel şeyler duymaya ihtiyacı var. Daha önce izlemiş olabilirsiniz. İzlemediyseniz buyrun:)

http://www.dailymotion.com/morketing/video/x3j81k_steve-jobs-ac-kal-budala-kal-alt-ya_people