Vah Türkçem vah, kimlerin eline düştün!..
Biri 12 Eylül garabeti bir devlet kurumu, öteki onun karşıtı olma görevini üstlendiği için akılcı davranmaktan çok keçileşip yanlış üstüne yanlış yapan bir dernek. İkisi de İngilizce ya da bilmemnece sözcüklerin Türkçe’ye nasıl yamanması gerektiği konusunda kapışıyorlar. Bakmayın ikisinin de adında Türkçe’nin yer almasına… Amaç aynı… Yerine Türkçe karşılıklarını arayıp bulmak, türetmek, üretmek için kıllarını kıpırdatmayıp, yabancılarını dilimize sokabilmek için kılıf uydurma peşindeler. Eziklik ve aşağılık duygusu iliklerimize kadar öylesine işlemiş ki, İngilizce sözcükler karşımıza çıkınca eller havada, hemen teslim bayrağını çekiyoruz… İş yeri adlarından ürün ve hizmet markalarına, günlük konuşmadan kitle iletişim araçlarında kullanılan dile kadar uzanan yozlaşmanın temelinde de bu aymazlık yatmıyor mu?..
Bu saygıdeğer kurumlardan biri İngilizce sözcüklerin kendi yazımıyla, öteki saygıdeğer kurum ise Türkçe söylenişiyle sözlüklerimize girmesi gerektiğini savunuyor. Yani Türk Dil Kurumu, Türkçe sözlüklerde bundan böyle, "on-line" diye bir sözcük, madde başı olarak yer almalı diyor. Dil Derneği ise sözcüğün sözlüğe girmesine karşı çıkmıyor, "on-line" olarak değil de "onlayn" olarak yer alsın diyor.
Bu Derneğin Başkanı Sayın Sevgi Özel Hanımefendi doktorların, "check up" sözcüğünü Türkçeleştirip, "çekap" olarak kullanmalarını örnek gösteriyor ve diyor ki, "Türkçeye böyle girmişse şöyle yazacaksın diye niye zorlayayım". Yani yabancı sözcüklere yol gösteriyor. O zaman sorun yok, Türkçe’ye yabancı sözcük girişinin önündeki tüm engelleri kaldıralım, o sözcüklerin hepsini de Türkce söylenişiyle sözlüklerimize alalım, olsun bitsin. Nasıl olsa önceden birçok sözcük böyle girmiş, buyursun gelsin yenileri de… Biz onları da kendi söyleyişimize göre yazar bir güzel meşrulaştırırız. Böylece dilimiz de zenginleşmiş olur. Ne mantık ne sorumluluk, ne Türkçecilik!…
TDK daha da ilginç. Onlar iyice İngilizceci… 12 Eylül kurumu değil mi?.. Canım ne gerek var İngilizce sözcükleri kendi rengimize boyayıp da dilimize sokmaya. Açık açık sokarız, olur biter. Kimden korkacağız ki, biz 12 Eylül kurumuyuz... Bu İngilizce sözcüklerin Türkçe ne anlama geldiğini öğrenmek isteyenler bir de paraya kıyıp İngilizce sözlük satın almasın, elinin altındaki Türkçe sözlüklerden öğreniversin... Bu işte bizim dediğimiz olur. Binlerce yıllık atasözlerimizden ve deyimlerimizden hoşumuza gitmeyenleri emir komuta zinciriyle sözlüklerden atma kararı almadık mı?..
Bakın ben şimdi ezik ve aşağılık duygusu içindeki insanlarımızın her geçen gün daha çok kullanmaya başladığı İngilizce sözcüklerden birkaç örnek vereceğim. Her iki kurum da gerçek Türkçe’ninkinde değil, kendi anlayışlarındaki sözlüklerde diledikleri gibi kullansınlar, kullansınlar da mutlu olsunlar.
business / bizınıs
brief / brîf
presentation / prizenteyşın
account / ekağunt
case / keyz
sticker / stikır
dead line / dedlayn
designe / dizayn
bye bye / baybay
in / in
out / ağut
clear / klir
creative / krietiv
activity / ektiviti
event / ivınt
chairman / çeyrmen
size / sayz
workshop / vörkşap
shopping / şoping
shopping center / şopingsentır
Bu saygıdeğer kurumlardan biri İngilizce sözcüklerin kendi yazımıyla, öteki saygıdeğer kurum ise Türkçe söylenişiyle sözlüklerimize girmesi gerektiğini savunuyor. Yani Türk Dil Kurumu, Türkçe sözlüklerde bundan böyle, "on-line" diye bir sözcük, madde başı olarak yer almalı diyor. Dil Derneği ise sözcüğün sözlüğe girmesine karşı çıkmıyor, "on-line" olarak değil de "onlayn" olarak yer alsın diyor.
Bu Derneğin Başkanı Sayın Sevgi Özel Hanımefendi doktorların, "check up" sözcüğünü Türkçeleştirip, "çekap" olarak kullanmalarını örnek gösteriyor ve diyor ki, "Türkçeye böyle girmişse şöyle yazacaksın diye niye zorlayayım". Yani yabancı sözcüklere yol gösteriyor. O zaman sorun yok, Türkçe’ye yabancı sözcük girişinin önündeki tüm engelleri kaldıralım, o sözcüklerin hepsini de Türkce söylenişiyle sözlüklerimize alalım, olsun bitsin. Nasıl olsa önceden birçok sözcük böyle girmiş, buyursun gelsin yenileri de… Biz onları da kendi söyleyişimize göre yazar bir güzel meşrulaştırırız. Böylece dilimiz de zenginleşmiş olur. Ne mantık ne sorumluluk, ne Türkçecilik!…
TDK daha da ilginç. Onlar iyice İngilizceci… 12 Eylül kurumu değil mi?.. Canım ne gerek var İngilizce sözcükleri kendi rengimize boyayıp da dilimize sokmaya. Açık açık sokarız, olur biter. Kimden korkacağız ki, biz 12 Eylül kurumuyuz... Bu İngilizce sözcüklerin Türkçe ne anlama geldiğini öğrenmek isteyenler bir de paraya kıyıp İngilizce sözlük satın almasın, elinin altındaki Türkçe sözlüklerden öğreniversin... Bu işte bizim dediğimiz olur. Binlerce yıllık atasözlerimizden ve deyimlerimizden hoşumuza gitmeyenleri emir komuta zinciriyle sözlüklerden atma kararı almadık mı?..
Bakın ben şimdi ezik ve aşağılık duygusu içindeki insanlarımızın her geçen gün daha çok kullanmaya başladığı İngilizce sözcüklerden birkaç örnek vereceğim. Her iki kurum da gerçek Türkçe’ninkinde değil, kendi anlayışlarındaki sözlüklerde diledikleri gibi kullansınlar, kullansınlar da mutlu olsunlar.
business / bizınıs
brief / brîf
presentation / prizenteyşın
account / ekağunt
case / keyz
sticker / stikır
dead line / dedlayn
designe / dizayn
bye bye / baybay
in / in
out / ağut
clear / klir
creative / krietiv
activity / ektiviti
event / ivınt
chairman / çeyrmen
size / sayz
workshop / vörkşap
shopping / şoping
shopping center / şopingsentır
1 Comments:
Evet, Türkçe'nin kimlerin eline düştüğünü bir kez daha gördük.
Business'ın bizınıs olarak sözlüklere girdiğini gördüğümüz gün, Türkiye'nin aydın dilcilerinin tümü birden işini bırakmalı. Hepsini biraraya getirip üç maymun örneğinde olduğu gibi dilini, gözünü ve kulağını kapatarak toplu bir fotoğrafını çekmeli.
Yok yok, kendimi ayrı tutmuyorum, sakın ukalalık yapıyorum sanmayın. Ben de içindeyim o fotoğrafın, siz de.
Sesimizi kısıp oturduğumuz sürece başkaları bildiği gibi yapar. Bu böyle...
Eleştirmek güzel de asıl düşünmemiz gereken şu; ne yapabiliriz? Haydi fikir oluşturalım. Dilimizden bir türlü söküp atamadığımız sözcükler hangileri ve onların yerine en doğru oturan sözcükler neler olmalı? Geniş bir platforma yayabileceğimiz bu araştırma sonuçlarını "Arkamızdan herkes gelmeli!" diyerek deklare etmek... Ne dersiniz?
Yorum Gönder
<< Home