Pazartesi, Ağustos 21, 2006

Arşiv denen şey ne ilginç...

Eski not defterlerimi, ajandalarımı koyduğum kutuda bir şeyler arıyordum. Baktım, bir Nail Keçili haberi kesip saklamışım. Nail beyin son günlerdeki reklamcılık ataklarını hatırlayarak, haberi tekrar okudum...

"Nail Keçili Fethullah Gülen'e danışman oldu" diyor başlık. Ne yazık ki tarih atmamışım kesiğe. İnternet sağolsun ! Girip aradım, haberi Can Ataklı 24 Aralık 1997'de Sabah gazetesinde yazmış. Özetle şöyle diyor :

"Nail Keçili Fethullah Gülen'e danışman oldu. Reklâmcılık dünyası yepyeni bir gelişme, daha doğrusu bir işbirliği ile çalkalanıyor. Türkiye'nin en büyük reklâm ajanslarından Cenajans-Grey'in sahibi Nail Keçili Fethullah Gülen'in danışmanı oldu. Keçili Fethullah Gülen'e "fahri" olarak danışmanlık yapacağını söyledi. Fethullah Gülen, herkesin tanıdığı, dini kişiliği ön planda olan bir cemaat önderi. Bugüne kadar hiçbir dini cemaat, profesyonel anlamda "reklâm ve tanıtım" hizmeti almak için çaba göstermemişti. Fethullah Gülen'in bu atağı, üstelik içinde bulunduğumuz politik ortam da göz önüne alındığında bana çok ilginç geldi. Haberi duyduktan sonra Nail Keçili'yi aradım. Keçili duyduklarımı doğrulayarak "Bu tam anlamıyla bir danışmanlık hizmeti" dedi. Keçili'ye "İstek Fethullah Gülen'den mi geldi?" diye sordum. Keçili "Bir süredir Fethullah Gülen'e yakın isimlerle birlikte oluyordum. Özellikle gazete ve televizyonları konusunda fikirlerimi, önerilerimi öğrenmek istiyorlardı. Sonunda Fethullah Gülen Hocaefendi ile de tanıştım, konuştum. Kendilerine elimden gelen her türlü yardımı yapmaya hazır olduğumu söyledim" karşılığını verdi.

"Türkiye İçin"

Nail Keçili Fethullah Gülen'den çok etkilendiğini belirterek "Ancak iki temel nokta var ki tam uyuştuk" dedi ve anlattı: "Hocaefendi bir Özal hayranı. Ben de öyleyim. Onun felsefi olarak yapmak istediklerini çok benimsemiş ve kendi alanında hayata geçirmiş. İkincisi geniş bir vizyon sahibi. Türkiye'nin tanıtımının iyi yapılamadığı için dış politikada başarısız olduğunu görüyor ve biliyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşunu ve gelişmesini hatırla. Şimdi o kadar geniş topraklara sahip olmamız mümkün değil. O halde bu ülkelere eğitim ve kültürle yeniden girebilir, kendimizi anlatabiliriz. İşte Hocaefendi bu felsefeyi savunuyor ve uyguluyor." Nail Keçili "Ben Hocaefendi'nin dini bir tavlama aracı olarak kullandığını görmedim. Tam tersine, laiklik ve Atatürkçülük ön planda. Onun için önemli olan güçlü ve büyük Türkiye. Bunun yolunun da öncelikle dinden geçmesi gerektiğini söylemiyor" dedi.

Danışmanlık

Nail Keçili'ye "Hangi alanlarda danışmanlık yapacaksınız?" diye sordum. Keçili "Onlar benden ne zaman ve isterlerse o zaman hizmet vereceğim. Benim anladığım kadarıyla Hocaefendi kendi felsefesinin halka daha iyi ve net anlatılmasını istiyor. Bu nedenle benden gazete, dergi, televizyon ve radyolarının kalitesi, vizyonu, yönetimi ile ilgili fikir ve öneriler isteyeceklerdir sanıyorum. Hocaefendi'nin felsefesini anlatmak sanıldığı kadar kolay değil. Ancak inanıyorum ki, iyi anlatıldığında insanların buna inanmaması da mümkün değil. Çünkü Hocaefendi'nin felsefesi aslında Türkiye'nin ezici çoğunluğunun savunduğu çağdaş Türkiye modeli."

Ehheh, denecek bir şey yok. Belki bir okuyan olur diye buraya da koyayım dedim. Yazının tümünü okumak isterseniz, adres http://arsiv.sabah.com.tr/1997/12/24/y05.html/.

Fethullah Gülen'in sitesinde de yer verilmiş :

http://tr.fgulen.com/a.page/basindan/kose.yazilari/1997/aralik.1997/a3233.html

2 Comments:

Blogger Bülent Şentay said...

Nail Keçili kendisiyle yapılan ve Medya dergisinin Mart 1991 tarihli sayısında yayınlanan bir röportajda da şöyle demişti: "Hadiseleri en iyi öğrenme şekli, yaşayarak öğrenmektir. Bunun bedeli de aslında çok pahalıdır!"

22 Ağustos, 2006 22:56  
Blogger Maksude Kılınç said...

Türkiye'nin ezici çoğunluğunun savunduğu çağdaş Türkiye modeli mi?

Tanrı aşkına ne demek bu?

Evet Bülent iyi bir alıntı; bazı bedeller çok pahalıdır.

25 Ağustos, 2006 17:46  

Yorum Gönder

<< Home