BusinessWeek dergisi ve Cumhuriyet ilanı
Gazete ve dergilerin röportaj taleplerini artık tümüyle ve kafadan geri çevireceğim, bıktım !
BusinessWeek dergisi Cumhuriyet gazetesinin son zamanlardaki reklamıyla ilgili görüş sordu. Verdiğim cevabı buraya bütünüyle koyuyorum :
-----
Cumhuriyet reklamları hakkında…
Gözden kaçırılmaması gereken nokta şu : Bu bir reklam !
Ve bu gazetenin ‘pazarlama iletişimi ihtiyacı’ için yapılmış...
İhtiyacın tanımını, ajansa nasıl anlatıldığını; ajansın hangi işleyişi varsayarak bu öneriyi geliştirdiğini bilmediğimize göre, ne düzeyde etki sağlayacağını söylemek doğru olmaz. Reklam magazini olur.
Öte yandan, reklamlar, içinde görev üstlendiği toplumun yaşayışından, dolayısıyla da tanıklık ettiği dönemden kopuk düşünülemez.
Bu açıdan bakınca, Cumhuriyet reklamlarının, bu kurumun bu döneme ilişkin dünya görüşünü yansıtmaktan kaçınmadığı hatta bu konuda cesur davrandığı söylenebilir.
Cumhuriyet ‘irtica tehlikesi var’ diye düşünüyorsa, bunu söyleme özgürlüğünü kullanabilir.
Bu fikrin veya söylenmesinin, iddia edildiği üzere, toplum barışını tehlikeye atacak bir eylem olduğu iddia edilirse, ‘fikir suçu’ denen komik iddiaya prim verme durumuna düşülebilir.
Her reklamda olduğu, olması gerektiği gibi, bir eylem önermesi var mı yok mu diye bakarsak, belki de tartışmanın önemli bir çizgisi çizilebilir :
‘Yürüyün, şöyle böyle yapın vs’ demiyor. ‘Uyumayın’ diyor.
Son olarak, biçimsel bakımdan, reklamın uygulama işçiliğinin temiz pak olduğunu söylemeliyim. Az, öz, ilginç bir yaklaşımla diyeceğini demiş.
---------
Peki BusinessWeek dergisi bunun ne kadarını almış ve aldığından ne anlam çıkmış ?? Buyrun :
Tehlikeden çıkan vazife (Bu bir ara başlık)
Bir GAZETE bunları söyleme özgürlüğüne sahip değil mi ? Olmasaydı fikir özgürlüğünden söz edebilir miydik ? Reklamcı Haluk Mesci "reklamlar içinde görev üstlendiği toplumun yaşayışından, dolayısıyla da tanıklık ettiği dönemden kopuk düşünülemez" diyor. Bu açıdan bakınca Cumhuriyetin reklamları dünya görüşünü yansıtmaktan kaçınmıyor ve Mesci'ye göre cesur da davranıyor. Ve burada dile getirme hakkını verdikten sonra görüşün kendisinden başka itiraz edilebilecek bir şey yok.
(...)
------
Yazar, Nilgün Balcı hanım, yazının sonlarına doğru, benim yazıdan (isim vermeden tabii) bir apartma yapmış ve demiş ki, "Evet, "Yürüyün, şöyle yapın, böyle yapın..." diyerek toplumsal barışı tehdit tehdit etmiyor. Ancak bir eylem öneriyor : Bu tehlikeye karşı Cumhuriyet almak." Sonra, reklam eleştirmenliğine veya uzmanlığına soyunuyor ve devam ediyor : "Reklam filminin satışlar konusunda çok büyük bir etki yapmadığı açık. Öte yandan bir gazetenin tehlikeye karşı kendisinin okunmasını, korunmasını bir çözüm olarak öne koyması ve böylece satışlarını artırmayı hedeflemesi ne kadar etik hayli tartışmalı."
Yazıklar olsun ! Gazetecilik bu kadar işte ! Birilerine iki taşın arasında görüş sor, sonra anlamadan orasından burasında kes, yapıştır, olsun sana yazı. Saygısızlık !
Hiçbir gazete veya dergiye, bütünüyle yayınlanmadıkça, röportaj vermeyeceğim.
BusinessWeek dergisi Cumhuriyet gazetesinin son zamanlardaki reklamıyla ilgili görüş sordu. Verdiğim cevabı buraya bütünüyle koyuyorum :
-----
Cumhuriyet reklamları hakkında…
Gözden kaçırılmaması gereken nokta şu : Bu bir reklam !
Ve bu gazetenin ‘pazarlama iletişimi ihtiyacı’ için yapılmış...
İhtiyacın tanımını, ajansa nasıl anlatıldığını; ajansın hangi işleyişi varsayarak bu öneriyi geliştirdiğini bilmediğimize göre, ne düzeyde etki sağlayacağını söylemek doğru olmaz. Reklam magazini olur.
Öte yandan, reklamlar, içinde görev üstlendiği toplumun yaşayışından, dolayısıyla da tanıklık ettiği dönemden kopuk düşünülemez.
Bu açıdan bakınca, Cumhuriyet reklamlarının, bu kurumun bu döneme ilişkin dünya görüşünü yansıtmaktan kaçınmadığı hatta bu konuda cesur davrandığı söylenebilir.
Cumhuriyet ‘irtica tehlikesi var’ diye düşünüyorsa, bunu söyleme özgürlüğünü kullanabilir.
Bu fikrin veya söylenmesinin, iddia edildiği üzere, toplum barışını tehlikeye atacak bir eylem olduğu iddia edilirse, ‘fikir suçu’ denen komik iddiaya prim verme durumuna düşülebilir.
Her reklamda olduğu, olması gerektiği gibi, bir eylem önermesi var mı yok mu diye bakarsak, belki de tartışmanın önemli bir çizgisi çizilebilir :
‘Yürüyün, şöyle böyle yapın vs’ demiyor. ‘Uyumayın’ diyor.
Son olarak, biçimsel bakımdan, reklamın uygulama işçiliğinin temiz pak olduğunu söylemeliyim. Az, öz, ilginç bir yaklaşımla diyeceğini demiş.
---------
Peki BusinessWeek dergisi bunun ne kadarını almış ve aldığından ne anlam çıkmış ?? Buyrun :
Tehlikeden çıkan vazife (Bu bir ara başlık)
Bir GAZETE bunları söyleme özgürlüğüne sahip değil mi ? Olmasaydı fikir özgürlüğünden söz edebilir miydik ? Reklamcı Haluk Mesci "reklamlar içinde görev üstlendiği toplumun yaşayışından, dolayısıyla da tanıklık ettiği dönemden kopuk düşünülemez" diyor. Bu açıdan bakınca Cumhuriyetin reklamları dünya görüşünü yansıtmaktan kaçınmıyor ve Mesci'ye göre cesur da davranıyor. Ve burada dile getirme hakkını verdikten sonra görüşün kendisinden başka itiraz edilebilecek bir şey yok.
(...)
------
Yazar, Nilgün Balcı hanım, yazının sonlarına doğru, benim yazıdan (isim vermeden tabii) bir apartma yapmış ve demiş ki, "Evet, "Yürüyün, şöyle yapın, böyle yapın..." diyerek toplumsal barışı tehdit tehdit etmiyor. Ancak bir eylem öneriyor : Bu tehlikeye karşı Cumhuriyet almak." Sonra, reklam eleştirmenliğine veya uzmanlığına soyunuyor ve devam ediyor : "Reklam filminin satışlar konusunda çok büyük bir etki yapmadığı açık. Öte yandan bir gazetenin tehlikeye karşı kendisinin okunmasını, korunmasını bir çözüm olarak öne koyması ve böylece satışlarını artırmayı hedeflemesi ne kadar etik hayli tartışmalı."
Yazıklar olsun ! Gazetecilik bu kadar işte ! Birilerine iki taşın arasında görüş sor, sonra anlamadan orasından burasında kes, yapıştır, olsun sana yazı. Saygısızlık !
Hiçbir gazete veya dergiye, bütünüyle yayınlanmadıkça, röportaj vermeyeceğim.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home