Reklamcı Türlüsü - Siz hangi tür reklamcısınız ? (Erol Batislam'ın özel izniyle)
batislam@hotmail.com utançla sunar : reklamcı türlüsü – siz hangi tür reklamcısınız?
ortaya karışık reklamcılık- size şööle keyifli bi kampanya düşünüyoruz. araştırmayla ne vakit kaybedeceksiniz. medya indirimlerini de halamın oğlu ayarlayacak. bırakalım bunları, cimbom dün nası kodu ama...
elmacı reklamcılık- mart geldi, hala uyuyosunuz. kıyıda köşede ne kadar komikli ilan, film varsa dökün ortaya. hedef kitle görmemiş olsa da farketmez.
anadolu pop reklamcılık- bizanslılar yurdum insanını pek bi komik buluyo; bi düzine laz fıkrası, iki koli doğu şivesi, biraz da gözyaşı, ben buyum işte.
touchdown reklamcılığı- maneviyatım buruştu lan brief’ten, ppm’den, bitmez üretmez toplantılardan. gidip bünyeyi bi parlatayım, dedikodu toplayayım.
sağlamcı reklamcılık- demek bu sunduklarımız çöp diyosunuz. isterseniz bi de tüketiciye soralım, biz kimiz ki karar verelim. önce şööle dört başı mamur evlere şenlik bi araştırma, sonra üstüne bi tracking, tatlı niyetine de bi konumlama çalışması. bi yıl sonra kampanyanız hazır.
anglo-saxon reklamcılık- kız anglo olsun, oğlan da sakson. fonda saksofon. biraz humoristik, biraz da hip hop bi tarzı olsun.
arakçı reklamcılık -getir abi shots’u, archive’ı neyin, kim izliyo ki bunları. bi sektör biliyo ona da ‘kol kırılır...’ muamelesi yaparız. biraz da festivallere filan gidelim, hoş filmlere bakalım. ilham nereden gelir bilinmez.
kokmaz bulaşmaz reklamcılık- müşterim der ben yazarım, logosunu gocaman yaparım, eğer patronun karısı sevmezse, köprü altında yatarım.
‘entegreyim entegre’ reklamcılık- gavur yapmış zamanında, bi makalede gördüm. olayı entegre yapacaksın; iş gireceeek, hooop entegre olarak çıkacak. hem çeşit, hem sinerji, hem bol bütçe. ne güsel deyil mi?
yönetmen reklamcılığı- herkes hamuduyla götürüyo, ben ne demeye sanat manat imgelem diye kıvranıyorum. al bir iki yamuk tipli adam, maymun et. sonra gelsin başarılar, paralar, röportajlar.
‘adamın biri bi gün...’ reklamcılık- şimdi reason to believe’i, faydayı filan bırakın. ben tüketiciye ööle komik bi fıkra anlatcam ki yarılacak, beni unutamayacak. yani sizin markanızı unutamayacak demek istiyorum.
trend reklamcılığı- berke sen norveç’e gidiyosun, börtü sen de zanzibar’a. şööle etnik tadı olan trendi bi füzyon bulmadan gelmeyin.
bebek yokuşu reklamcılığı- şu yokuştaki megaboard’lardan biri boşalsa da ‘bebek’le ilgili bi espri patlatsak. mekana göre mesaj prim yapar, üstümüzde de güzel durur.
buzzword reklamcılık- crm olayına girelim, e-business’a ağırlık verelim, outsource edelim, viral marketing ne cillop bişey a dostlar?
‘bunu yemekte konuşalım’ reklamcılık- bu işler stratejiyle, yaratıcı işle olmaz. kağıthelva yemeye gidelim. ay şeklinde olsun tercihan.
arkaik reklamcılık- bunun usp’si nerde kardeşim?
stratejik reklamcılık- bir iki model, tablo felan yapayım ya da uluslararası ortağımdan kapayım, müşteriyi bi kaşık teoride boğayım, bakarsın ekmek yerim.
tabela reklamcılığı- şöyle güzel bi açık hava şeysi düşündük, accayip effektif bi olay. gören bakkala koşup malı almak için yalvaracak diyorum size.
iletişimci reklamcılık- kartıma ‘iletişim’ yazayım daha şık durur, film de çekerim, rulman da ithal ederim. ne olur ne olmaz, vizyonu geniş tutmakta fayda var.
one-size-fits-all reklamcılık- her markaya özel muamele, her vücuda ayrı ceket ne hacet. ünlüyü göstereceksin, bi de komiklik. eğer zamanın yoksa daya tipografik bişeyler...al sana meşhur marka, meşhur reklamcı.
arabesk reklamcılık- markamızın kimliğine, kitlesine uyan bi halk sanatçısı buluyoz, bi şarkı yapıyoz. tadından yiyemiyoz, stoklara yetişemiyoz.
grotesk reklamcılık- fahrettin abinin eline ver boruları, pervasızca oraya buraya savursun. yerçekimine direnen vamp kadını da getirin küfür tadında laflar edip orasını burasını açacak.
tatlı su reklamcılığı – çok şeker bi sektör. insanlar çok hoş, eğlenceli. hep bööle gülüyosun eğleniyosun, parti felan yapıyosun. sitcomlarda da bu reklamcılar pek esprili, pek entel, at kuyruklu tipler.
pedagojik reklamcılık- reklam fikrimiz pek sağlam değil. en iyisi arabayı çocuk kullansın, çocuk bankamatikten para çeksin, çocuk politikacı gibi konuşsun, çocuk kadına elle sarkıntılık yapsın; millet bunlara hasta oluyo.
tasarım reklamcılığı- çok şık ve steril ilanlar, posterler, broşürler ve hatta kurumsal kimlikler yaptık, hala bize küçük dükkan diyolar. inanılır gibi değil!
big idea reklamcılık- bizim işimiz fikir satmak, bulduğumuz fikrin ‘big’ olması bizim için çok mühim. iletişim kurar mı, kurmaz mı, o fikrin bileceği iş.
moda reklamcılığı- tepeden tırnağa karizma sahibi, tırsıtıcı bakışlı, eti kemiğine iliştirilmiş yarım düzine manken buluna. egzotik bi atmosferde çekim yapıla. sakın ha logodan başka kelam edilmeye. en kokoş semtlere mega mega, çarşaf çarşaf asıla…
‘bodruma kaçacam artık’ reklamcılık- cukkayı doğrulttum, artık zamanıdır. gidecem yontuculuk, boncukculukla uğraşacam, bakarsın böcek börtü, dantel örtü şiyirler de yazarım.
postmodern reklamcılık – reklamcılığın defterini dürdük ya, şimdi bizatihi reklamla kafa bulacaz. bi nevi ters çakma olayı. ama kimsenin ruhu bile duymayacak. biz tatmin olcaz o ayrı.
cingılcı reklamcılık- ne ürünle ne markayla ilgili dişe dokunur, söylesek inanılır bişey var. çakacaz cingılı, türkiyem göbek atacak. önemli olan melodinin kulaklara takılabıl olması.
klipçi reklamcılık – lokasyon şahane, kızlar mükemmel, yönetmen gay, ışıkçı abaza, fikir honki ponki torino, senaryo nanay.
büyük prodüksiyon reklamcılığı – her şey devasa olmalı. kalabalıklar görüyorum, insanlar dans ediyor. görüyorum, eğlenmekten ölenler oluyor. yurdu bi baştan bi başa turlayan panel vanlar, masalar boyu bira içen insanlar, uzayda huysuzluk eden veletler ve daha neler neler…
‘ben de yaparım’ reklamcılık- belki ben bir overlokçu, belki bir tiyatrocuyum, kim bilir belki de son ütücüyüm. lakin sormak isterim, bu benim reklamcı olmama engel midir?
tüccar reklamcılık – boşuna debelenmeyin, iş komisyonda biter. ne o öyle 1960 model 17,65 hesapları, salon salomanje stratejiler, içgörü azmanı yaratıcı işler. gir konkura, ver en düşük fiyatı, kap müşteriyi.
vatan millet sakarya reklamcılık- her yerde bayraklar olsun, kalabalıklar caddelerde ‘dağ başını duman almış’ı söylesinler, teyzeler yaşlı gözlerini başörtüleriyle silsinler, el sallasınlar. arkadaşını askere yolcu edenler, ege türküleriyle kılıç kalkan oynayanlar gırla gitsin. reklamımız duyguları gıdıklasın, tüylerimizi otuz iki kısım tekmili birden tiken tiken etsin.
kurumsal reklamcılık- tam sayfa bi ilan hayal et, ortasında tek bi kelime, bilemedin küçük bir görsel var. altında aristo’nun, ondan telif alamazsak, bernard shaw’un okkalı bi lafı var. logoyu da dıngaladık mı tadından yenmez.
korsan reklamcılık- maaşım garanti nasılsa, paşa paşa işimi yaparım, arada da boş durmam, evime ekmeğimi götürürüm. ‘yapmadım, yapmam, yapanla da konuşmam’ diyen beri gelsin.
placebo reklamcılık- bizi doktor gibi görmeniz lazım. siz bu durumda hasta oluyosunuz. siz hiç doktorunuza ‘ben şu ilaçları alsam daha iyi olur’ diyo musunuz? şimdi gözlerinizi kapatın, dediklerimizi yapın. yıl sonunda etkilerini görmezseniz nane limon kaynatıp pazar payı niyetine afiyetle içersiniz.
freelance reklamcılık- maksat ruhum özgür olsun, yeni ufuklara yelken açsın. kafamın konforuna göre takılayım. baktım yemedi, sektöre geri dönerim. yalnız abi o müştem kardeşim neler çekiyomuş bee.
‘yayında toplar’ reklamcılık- renkler aslında böyle değil, casting’e de şimdilik öylesine bakın, senaryoyu key brand benefit’i öne çıkaracak şekilde revize edecektik zaten. siz bu filmi bi de kuşakta görün, sonra sövecekseniz sövün.
internet reklamcılığı- tamam, itiraf etmeliyiz ki web olayı çuvalladı, ama çok etkili bi mecra olduğunu yadsıyamayız. gerçi etkisini ölçemiyoruz, ‘hit-ti kablel vuku’ yapıyoruz. memlekette kaç kişinin bilgisayarı, kaç kişinin bağlantısı var hesabını yaptık ‘bayağı bi çok’ çıktı. her kadı kızında bi kusur olma mı?
kerhen reklamcılık- benim derdim romanımı bitirmek arkadaş, ne satacam ruhumu kapitalist şeytana. ben şimdilik şu radyo spotunu yazıyo gibi yapıyım, komserin gülbeyaz’a sarktığı dördüncü bölümü bitiriyim, belki arada iki piyes yazar, bi de pantolon dikerim.
opportünist reklamcılık- yaşasın, beklenen kriz geldi. şimdi adam atmanın, maaş indirimi yapmanın tam zamanı. ciro kaybımız o kadar değil ama olsun. bi daha böyle krizi ve bu kadar kerizi nerde bulacaz?
ayrılıkçı tamil gerillası reklamcılık- hedef kitle evli olabilir, ama mutlaka boşanmayı düşünüyordur. geniş çaplı araştırmalar doğrultusunda yaptık biz bu stratejiyi. gördük ki reklam sektörünün çoğu boşanmış, önümüze gelen reklama çaktık ayrılık temasını.
demonstratif reklamcılık- şimdi bu kampanyanın yarısına ‘bizim’ stratejiyi, diğer yarısına ise ‘rakip’ stratejiyi uyguluyoruz. sonuç ortada; bizim satışlar züper, imajımız dellendi. rakipse kan ağlıyor. niye daha fazla veresiniz?
in-house reklamcılık- nasılsa herşeyi ‘müşteri söyler, biz yaparız’ kıvamındayız. en güzeli gidelim, onların ofise konuşlanalım. kirayı da beleşe getiririz.
sosyal içerikli reklamcılık- yıkılmış binalar, illa ki vangelis müziği, ağıtlar ağlamalar, kemallettin tuğcu kitaplarından fırlamış çocuklar, sokak köpekleri; üstüne de bi tutam aids tozu. hep mal satacak halimiz yok ya, biraz da topluma hizmet edelim. arada elma neyin verirlerse çıkar paşa paşa alırız.
network reklamcılığı- müşterilerim gavur, kartvizitim havalı, el pençe divanım ama, cirom pek bi cilalı...
kabız reklamcılık – şimdi toplantı yapıyomuşuz da çok yaratıcıymışız gibi yapalım. birisi brif veriyo gibi yapsın, diğerleri de alıyo ayağına yatsın, çaycı gelsin bi komiklik yumurtlasın. bunun filmini çeker yayınlarız.
‘ne iştah kaldı, ne de afiyet’ reklamcılık- tak etti canıma kardeşim; cümle alem ahkam keser, müşteri fiyat kırar, her bi şeye pazarlık yapar, işi ameliyat eder. parça pinçik ettiniz lan mesleği, bitirdiniz beni.
konvansiyonel reklamcılık- siyah üzerine beyaz yazma, başlıkta faydadan bahset, meraklandır, satışa davet et. mantıkla duyguları al, ikiye böl, üçle çarp.
geri dönüşümcü reklamcılık- bunu biyerlerden hatırlıyorum sanki. ama olsun; yorum farklı, bakış açısı tamamen özgün. zaten dünya yüzünde yeni bişey yok. ne demişti picasso ‘kendimi tekrar etmektense recycle ederim’.
fmcg reklamcılık- pek güzel bi benefit’imiz var, çok da etkili bi formülümüz. bi demo çakarız, bi de ‘before and after’ döşersek iş biter, hiç yorulmaya değmez.
bilinçaltı reklamcılık- aslında sen bu logoyu görmedin, canın da kola içmek istemedi, farkında değilsin belki ama paranı da bizim bankaya yatırmak için yanıp tutuşmuyorsun.
lolipop reklamcılık- aradığımız güleryüz, mutad aralıklarla baş sallama yeteneği, iş değerlendirirken ‘ay çok şeker bişey olmuuş’ efektleri, kısa etik boyları, bi de uzun bacak. gerisine kim bakacak.
fitbolcu reklamcılık- yükselen değer fitbol bilader. siponsor firmalar iliğini kuruttu milli takımın. çocuklar ya şaş’ı ya da i’mansız olmak istiyo. ürün, hizmet farketmez tiz fitbolla bir ilinti buluna, kitleler coşturula, markamız koşturula.
müşteri sevmez reklamcılık- şu müşteri mefhumu olmasa reklamcılık o kadar nadide bir meslek olur ki tadından yenmez hocam.
kifayetsiz muhteris reklamcılık: bizi türkiye kesmez. biz var ya biz, balkanların ve orta doğunun en puro-fesyonel, en kıro-atif acansı olacaaz. ödüle ödül, paraya para demeyeceez.
gerilla reklamcılık – nuri alço’nun bıyıklarına siponsor olsak, itiraf.com'a itirafmış gibi meşaz enjekte etsek. sokak kedilerine banner giydirsek. jetler bi gösteri yapsa, dumanlarıyla bizim logoyu attırsa. markette rafın önüne sucuklara methiye düzen adamlar koysak.
aspirational reklamcılık- insanlara oldukları hali değil olmak istedikleri halleri göstereceksin, kucağına düşüreceksin, hayallerini bin parça edeceksin. seve-ceksın, sevile-ceksın.
yıldızlı pekiyi reklamcılık- çamur atsam üstüme yapışmaz, en iyisi meslek erbabını dandik ilan edeyim. sütten çıkmış ak kaşık, bir küsüm bir barışık.
web üstü az guru reklamcılık- benim zamanım gani. otururum bilgisayar başına; bakarım ad age’lere, girerim her reklam sitesine. ota, kota veririm yorumu, veririm könsörnü. doyururum egomu.
‘ajansta sordum, herkes bayıldı’ reklamcılığı: ben az evvel ajansta gezdirdim abi, milletin dibi düştü, bi tek ‘keşke başlık yanar döner olsaymış’ dediler.
fokus pokus grup reklamcılığı: hele bi grup olayına gir, nurlanacak, ay parçası olacaksın. artık her dediğini ‘tüketici bööle diyo’ diye destekleyip herkesi susturma, kraatifleri kusturma hakkın olacak.
gençlik reklamcılığı - nüfusun bilmem kaçta kaçı onlar, varsa yoksa gençler. herkesler onlara özeniyo. bizim eskilerden prim sahibi birkaç parçayı remixler, cilalar mercimeği fırına veririz.
idrak yolları enfeksiyonu reklamcılık- siz demek bilinirlik artırmak yerine satış ağırlıklı bi kampanya istediniz, hani duygusalak bi aproş demiştik ya, şimdi durup dururken niye ‘iyi, kurumsal vatandaş’ konumlamasına geçiyoz hiç anlamadık.
ilden ayrıksı reklamcılık- biz bi yana sektör bi yana, onların normları, prensipleri bize gelmez, kendi kurallarımızı kendimiz koyar fincanı taştan oyarız.
amors reklamcılık- zemini fuşya yap, lafı ortala, logoyu megala, patlangoçu yapıştırr. kalk bi, döşeyeyim metni. herşeyi bana sorma,
yap işte bi şekil.
necefli maşrapa reklamcılık- bütçeyi aştık, zamanlamayı deldik. baştan çalışacaz, yoktan varedecez. mesaj geçmiyo, ürün görünmüyo, strateji off. offf ulan of.
muayyen gün reklamcılık- takvimi önümüze alalım, özel- tüzel tüm günleri bi çıkaralım. yılbaşı, sevgililer, ana-baba günleri ne varsa elimizdeki markalara ilan yapalım, elma nüfusumuz ve dahi sektör nüfuzumuz tavan yapsın.
terliksi reklamcılık- bu anadoludaki bayiler bi türlü sipariş geçmiyolar hıdır abi, illa reklam yapcakmışız. ben çağırdım bir iki acans insanı; ciyarpi, selebriti gibi hastalık vari laflar ettiler, biz size güzel bi tivisi yaparız deyip gittiler.
art niyetli reklamcılık- dağ bayır gezip bütün bienallerde ne uçuk şeyler yapıyorlar yutum, hatmettim. döndüm memlekete verdim yorumu, çok sanatsal bişeyler oldu. ben anladım, bizim toyguç anladı ya o bize yeter.
protest reklamcılık- kurallarını ben koymuyorsam ne diye çekilmeyeyim ki, her sene belli ödül kontenjanım var onu alamadım mı rahat uyuyamam. benim yok bu işten çıkarım, ben bu işten çıkarım…
deforme reklamcılık- her baktığım yerde brand property’ler görüyorum abi, dinlediğim müzikler benim içim jingle potansiyelleri, herkes bana hedef kütle, gittiğim her film apartma malzemesi.
ortaya karışık reklamcılık- size şööle keyifli bi kampanya düşünüyoruz. araştırmayla ne vakit kaybedeceksiniz. medya indirimlerini de halamın oğlu ayarlayacak. bırakalım bunları, cimbom dün nası kodu ama...
elmacı reklamcılık- mart geldi, hala uyuyosunuz. kıyıda köşede ne kadar komikli ilan, film varsa dökün ortaya. hedef kitle görmemiş olsa da farketmez.
anadolu pop reklamcılık- bizanslılar yurdum insanını pek bi komik buluyo; bi düzine laz fıkrası, iki koli doğu şivesi, biraz da gözyaşı, ben buyum işte.
touchdown reklamcılığı- maneviyatım buruştu lan brief’ten, ppm’den, bitmez üretmez toplantılardan. gidip bünyeyi bi parlatayım, dedikodu toplayayım.
sağlamcı reklamcılık- demek bu sunduklarımız çöp diyosunuz. isterseniz bi de tüketiciye soralım, biz kimiz ki karar verelim. önce şööle dört başı mamur evlere şenlik bi araştırma, sonra üstüne bi tracking, tatlı niyetine de bi konumlama çalışması. bi yıl sonra kampanyanız hazır.
anglo-saxon reklamcılık- kız anglo olsun, oğlan da sakson. fonda saksofon. biraz humoristik, biraz da hip hop bi tarzı olsun.
arakçı reklamcılık -getir abi shots’u, archive’ı neyin, kim izliyo ki bunları. bi sektör biliyo ona da ‘kol kırılır...’ muamelesi yaparız. biraz da festivallere filan gidelim, hoş filmlere bakalım. ilham nereden gelir bilinmez.
kokmaz bulaşmaz reklamcılık- müşterim der ben yazarım, logosunu gocaman yaparım, eğer patronun karısı sevmezse, köprü altında yatarım.
‘entegreyim entegre’ reklamcılık- gavur yapmış zamanında, bi makalede gördüm. olayı entegre yapacaksın; iş gireceeek, hooop entegre olarak çıkacak. hem çeşit, hem sinerji, hem bol bütçe. ne güsel deyil mi?
yönetmen reklamcılığı- herkes hamuduyla götürüyo, ben ne demeye sanat manat imgelem diye kıvranıyorum. al bir iki yamuk tipli adam, maymun et. sonra gelsin başarılar, paralar, röportajlar.
‘adamın biri bi gün...’ reklamcılık- şimdi reason to believe’i, faydayı filan bırakın. ben tüketiciye ööle komik bi fıkra anlatcam ki yarılacak, beni unutamayacak. yani sizin markanızı unutamayacak demek istiyorum.
trend reklamcılığı- berke sen norveç’e gidiyosun, börtü sen de zanzibar’a. şööle etnik tadı olan trendi bi füzyon bulmadan gelmeyin.
bebek yokuşu reklamcılığı- şu yokuştaki megaboard’lardan biri boşalsa da ‘bebek’le ilgili bi espri patlatsak. mekana göre mesaj prim yapar, üstümüzde de güzel durur.
buzzword reklamcılık- crm olayına girelim, e-business’a ağırlık verelim, outsource edelim, viral marketing ne cillop bişey a dostlar?
‘bunu yemekte konuşalım’ reklamcılık- bu işler stratejiyle, yaratıcı işle olmaz. kağıthelva yemeye gidelim. ay şeklinde olsun tercihan.
arkaik reklamcılık- bunun usp’si nerde kardeşim?
stratejik reklamcılık- bir iki model, tablo felan yapayım ya da uluslararası ortağımdan kapayım, müşteriyi bi kaşık teoride boğayım, bakarsın ekmek yerim.
tabela reklamcılığı- şöyle güzel bi açık hava şeysi düşündük, accayip effektif bi olay. gören bakkala koşup malı almak için yalvaracak diyorum size.
iletişimci reklamcılık- kartıma ‘iletişim’ yazayım daha şık durur, film de çekerim, rulman da ithal ederim. ne olur ne olmaz, vizyonu geniş tutmakta fayda var.
one-size-fits-all reklamcılık- her markaya özel muamele, her vücuda ayrı ceket ne hacet. ünlüyü göstereceksin, bi de komiklik. eğer zamanın yoksa daya tipografik bişeyler...al sana meşhur marka, meşhur reklamcı.
arabesk reklamcılık- markamızın kimliğine, kitlesine uyan bi halk sanatçısı buluyoz, bi şarkı yapıyoz. tadından yiyemiyoz, stoklara yetişemiyoz.
grotesk reklamcılık- fahrettin abinin eline ver boruları, pervasızca oraya buraya savursun. yerçekimine direnen vamp kadını da getirin küfür tadında laflar edip orasını burasını açacak.
tatlı su reklamcılığı – çok şeker bi sektör. insanlar çok hoş, eğlenceli. hep bööle gülüyosun eğleniyosun, parti felan yapıyosun. sitcomlarda da bu reklamcılar pek esprili, pek entel, at kuyruklu tipler.
pedagojik reklamcılık- reklam fikrimiz pek sağlam değil. en iyisi arabayı çocuk kullansın, çocuk bankamatikten para çeksin, çocuk politikacı gibi konuşsun, çocuk kadına elle sarkıntılık yapsın; millet bunlara hasta oluyo.
tasarım reklamcılığı- çok şık ve steril ilanlar, posterler, broşürler ve hatta kurumsal kimlikler yaptık, hala bize küçük dükkan diyolar. inanılır gibi değil!
big idea reklamcılık- bizim işimiz fikir satmak, bulduğumuz fikrin ‘big’ olması bizim için çok mühim. iletişim kurar mı, kurmaz mı, o fikrin bileceği iş.
moda reklamcılığı- tepeden tırnağa karizma sahibi, tırsıtıcı bakışlı, eti kemiğine iliştirilmiş yarım düzine manken buluna. egzotik bi atmosferde çekim yapıla. sakın ha logodan başka kelam edilmeye. en kokoş semtlere mega mega, çarşaf çarşaf asıla…
‘bodruma kaçacam artık’ reklamcılık- cukkayı doğrulttum, artık zamanıdır. gidecem yontuculuk, boncukculukla uğraşacam, bakarsın böcek börtü, dantel örtü şiyirler de yazarım.
postmodern reklamcılık – reklamcılığın defterini dürdük ya, şimdi bizatihi reklamla kafa bulacaz. bi nevi ters çakma olayı. ama kimsenin ruhu bile duymayacak. biz tatmin olcaz o ayrı.
cingılcı reklamcılık- ne ürünle ne markayla ilgili dişe dokunur, söylesek inanılır bişey var. çakacaz cingılı, türkiyem göbek atacak. önemli olan melodinin kulaklara takılabıl olması.
klipçi reklamcılık – lokasyon şahane, kızlar mükemmel, yönetmen gay, ışıkçı abaza, fikir honki ponki torino, senaryo nanay.
büyük prodüksiyon reklamcılığı – her şey devasa olmalı. kalabalıklar görüyorum, insanlar dans ediyor. görüyorum, eğlenmekten ölenler oluyor. yurdu bi baştan bi başa turlayan panel vanlar, masalar boyu bira içen insanlar, uzayda huysuzluk eden veletler ve daha neler neler…
‘ben de yaparım’ reklamcılık- belki ben bir overlokçu, belki bir tiyatrocuyum, kim bilir belki de son ütücüyüm. lakin sormak isterim, bu benim reklamcı olmama engel midir?
tüccar reklamcılık – boşuna debelenmeyin, iş komisyonda biter. ne o öyle 1960 model 17,65 hesapları, salon salomanje stratejiler, içgörü azmanı yaratıcı işler. gir konkura, ver en düşük fiyatı, kap müşteriyi.
vatan millet sakarya reklamcılık- her yerde bayraklar olsun, kalabalıklar caddelerde ‘dağ başını duman almış’ı söylesinler, teyzeler yaşlı gözlerini başörtüleriyle silsinler, el sallasınlar. arkadaşını askere yolcu edenler, ege türküleriyle kılıç kalkan oynayanlar gırla gitsin. reklamımız duyguları gıdıklasın, tüylerimizi otuz iki kısım tekmili birden tiken tiken etsin.
kurumsal reklamcılık- tam sayfa bi ilan hayal et, ortasında tek bi kelime, bilemedin küçük bir görsel var. altında aristo’nun, ondan telif alamazsak, bernard shaw’un okkalı bi lafı var. logoyu da dıngaladık mı tadından yenmez.
korsan reklamcılık- maaşım garanti nasılsa, paşa paşa işimi yaparım, arada da boş durmam, evime ekmeğimi götürürüm. ‘yapmadım, yapmam, yapanla da konuşmam’ diyen beri gelsin.
placebo reklamcılık- bizi doktor gibi görmeniz lazım. siz bu durumda hasta oluyosunuz. siz hiç doktorunuza ‘ben şu ilaçları alsam daha iyi olur’ diyo musunuz? şimdi gözlerinizi kapatın, dediklerimizi yapın. yıl sonunda etkilerini görmezseniz nane limon kaynatıp pazar payı niyetine afiyetle içersiniz.
freelance reklamcılık- maksat ruhum özgür olsun, yeni ufuklara yelken açsın. kafamın konforuna göre takılayım. baktım yemedi, sektöre geri dönerim. yalnız abi o müştem kardeşim neler çekiyomuş bee.
‘yayında toplar’ reklamcılık- renkler aslında böyle değil, casting’e de şimdilik öylesine bakın, senaryoyu key brand benefit’i öne çıkaracak şekilde revize edecektik zaten. siz bu filmi bi de kuşakta görün, sonra sövecekseniz sövün.
internet reklamcılığı- tamam, itiraf etmeliyiz ki web olayı çuvalladı, ama çok etkili bi mecra olduğunu yadsıyamayız. gerçi etkisini ölçemiyoruz, ‘hit-ti kablel vuku’ yapıyoruz. memlekette kaç kişinin bilgisayarı, kaç kişinin bağlantısı var hesabını yaptık ‘bayağı bi çok’ çıktı. her kadı kızında bi kusur olma mı?
kerhen reklamcılık- benim derdim romanımı bitirmek arkadaş, ne satacam ruhumu kapitalist şeytana. ben şimdilik şu radyo spotunu yazıyo gibi yapıyım, komserin gülbeyaz’a sarktığı dördüncü bölümü bitiriyim, belki arada iki piyes yazar, bi de pantolon dikerim.
opportünist reklamcılık- yaşasın, beklenen kriz geldi. şimdi adam atmanın, maaş indirimi yapmanın tam zamanı. ciro kaybımız o kadar değil ama olsun. bi daha böyle krizi ve bu kadar kerizi nerde bulacaz?
ayrılıkçı tamil gerillası reklamcılık- hedef kitle evli olabilir, ama mutlaka boşanmayı düşünüyordur. geniş çaplı araştırmalar doğrultusunda yaptık biz bu stratejiyi. gördük ki reklam sektörünün çoğu boşanmış, önümüze gelen reklama çaktık ayrılık temasını.
demonstratif reklamcılık- şimdi bu kampanyanın yarısına ‘bizim’ stratejiyi, diğer yarısına ise ‘rakip’ stratejiyi uyguluyoruz. sonuç ortada; bizim satışlar züper, imajımız dellendi. rakipse kan ağlıyor. niye daha fazla veresiniz?
in-house reklamcılık- nasılsa herşeyi ‘müşteri söyler, biz yaparız’ kıvamındayız. en güzeli gidelim, onların ofise konuşlanalım. kirayı da beleşe getiririz.
sosyal içerikli reklamcılık- yıkılmış binalar, illa ki vangelis müziği, ağıtlar ağlamalar, kemallettin tuğcu kitaplarından fırlamış çocuklar, sokak köpekleri; üstüne de bi tutam aids tozu. hep mal satacak halimiz yok ya, biraz da topluma hizmet edelim. arada elma neyin verirlerse çıkar paşa paşa alırız.
network reklamcılığı- müşterilerim gavur, kartvizitim havalı, el pençe divanım ama, cirom pek bi cilalı...
kabız reklamcılık – şimdi toplantı yapıyomuşuz da çok yaratıcıymışız gibi yapalım. birisi brif veriyo gibi yapsın, diğerleri de alıyo ayağına yatsın, çaycı gelsin bi komiklik yumurtlasın. bunun filmini çeker yayınlarız.
‘ne iştah kaldı, ne de afiyet’ reklamcılık- tak etti canıma kardeşim; cümle alem ahkam keser, müşteri fiyat kırar, her bi şeye pazarlık yapar, işi ameliyat eder. parça pinçik ettiniz lan mesleği, bitirdiniz beni.
konvansiyonel reklamcılık- siyah üzerine beyaz yazma, başlıkta faydadan bahset, meraklandır, satışa davet et. mantıkla duyguları al, ikiye böl, üçle çarp.
geri dönüşümcü reklamcılık- bunu biyerlerden hatırlıyorum sanki. ama olsun; yorum farklı, bakış açısı tamamen özgün. zaten dünya yüzünde yeni bişey yok. ne demişti picasso ‘kendimi tekrar etmektense recycle ederim’.
fmcg reklamcılık- pek güzel bi benefit’imiz var, çok da etkili bi formülümüz. bi demo çakarız, bi de ‘before and after’ döşersek iş biter, hiç yorulmaya değmez.
bilinçaltı reklamcılık- aslında sen bu logoyu görmedin, canın da kola içmek istemedi, farkında değilsin belki ama paranı da bizim bankaya yatırmak için yanıp tutuşmuyorsun.
lolipop reklamcılık- aradığımız güleryüz, mutad aralıklarla baş sallama yeteneği, iş değerlendirirken ‘ay çok şeker bişey olmuuş’ efektleri, kısa etik boyları, bi de uzun bacak. gerisine kim bakacak.
fitbolcu reklamcılık- yükselen değer fitbol bilader. siponsor firmalar iliğini kuruttu milli takımın. çocuklar ya şaş’ı ya da i’mansız olmak istiyo. ürün, hizmet farketmez tiz fitbolla bir ilinti buluna, kitleler coşturula, markamız koşturula.
müşteri sevmez reklamcılık- şu müşteri mefhumu olmasa reklamcılık o kadar nadide bir meslek olur ki tadından yenmez hocam.
kifayetsiz muhteris reklamcılık: bizi türkiye kesmez. biz var ya biz, balkanların ve orta doğunun en puro-fesyonel, en kıro-atif acansı olacaaz. ödüle ödül, paraya para demeyeceez.
gerilla reklamcılık – nuri alço’nun bıyıklarına siponsor olsak, itiraf.com'a itirafmış gibi meşaz enjekte etsek. sokak kedilerine banner giydirsek. jetler bi gösteri yapsa, dumanlarıyla bizim logoyu attırsa. markette rafın önüne sucuklara methiye düzen adamlar koysak.
aspirational reklamcılık- insanlara oldukları hali değil olmak istedikleri halleri göstereceksin, kucağına düşüreceksin, hayallerini bin parça edeceksin. seve-ceksın, sevile-ceksın.
yıldızlı pekiyi reklamcılık- çamur atsam üstüme yapışmaz, en iyisi meslek erbabını dandik ilan edeyim. sütten çıkmış ak kaşık, bir küsüm bir barışık.
web üstü az guru reklamcılık- benim zamanım gani. otururum bilgisayar başına; bakarım ad age’lere, girerim her reklam sitesine. ota, kota veririm yorumu, veririm könsörnü. doyururum egomu.
‘ajansta sordum, herkes bayıldı’ reklamcılığı: ben az evvel ajansta gezdirdim abi, milletin dibi düştü, bi tek ‘keşke başlık yanar döner olsaymış’ dediler.
fokus pokus grup reklamcılığı: hele bi grup olayına gir, nurlanacak, ay parçası olacaksın. artık her dediğini ‘tüketici bööle diyo’ diye destekleyip herkesi susturma, kraatifleri kusturma hakkın olacak.
gençlik reklamcılığı - nüfusun bilmem kaçta kaçı onlar, varsa yoksa gençler. herkesler onlara özeniyo. bizim eskilerden prim sahibi birkaç parçayı remixler, cilalar mercimeği fırına veririz.
idrak yolları enfeksiyonu reklamcılık- siz demek bilinirlik artırmak yerine satış ağırlıklı bi kampanya istediniz, hani duygusalak bi aproş demiştik ya, şimdi durup dururken niye ‘iyi, kurumsal vatandaş’ konumlamasına geçiyoz hiç anlamadık.
ilden ayrıksı reklamcılık- biz bi yana sektör bi yana, onların normları, prensipleri bize gelmez, kendi kurallarımızı kendimiz koyar fincanı taştan oyarız.
amors reklamcılık- zemini fuşya yap, lafı ortala, logoyu megala, patlangoçu yapıştırr. kalk bi, döşeyeyim metni. herşeyi bana sorma,
yap işte bi şekil.
necefli maşrapa reklamcılık- bütçeyi aştık, zamanlamayı deldik. baştan çalışacaz, yoktan varedecez. mesaj geçmiyo, ürün görünmüyo, strateji off. offf ulan of.
muayyen gün reklamcılık- takvimi önümüze alalım, özel- tüzel tüm günleri bi çıkaralım. yılbaşı, sevgililer, ana-baba günleri ne varsa elimizdeki markalara ilan yapalım, elma nüfusumuz ve dahi sektör nüfuzumuz tavan yapsın.
terliksi reklamcılık- bu anadoludaki bayiler bi türlü sipariş geçmiyolar hıdır abi, illa reklam yapcakmışız. ben çağırdım bir iki acans insanı; ciyarpi, selebriti gibi hastalık vari laflar ettiler, biz size güzel bi tivisi yaparız deyip gittiler.
art niyetli reklamcılık- dağ bayır gezip bütün bienallerde ne uçuk şeyler yapıyorlar yutum, hatmettim. döndüm memlekete verdim yorumu, çok sanatsal bişeyler oldu. ben anladım, bizim toyguç anladı ya o bize yeter.
protest reklamcılık- kurallarını ben koymuyorsam ne diye çekilmeyeyim ki, her sene belli ödül kontenjanım var onu alamadım mı rahat uyuyamam. benim yok bu işten çıkarım, ben bu işten çıkarım…
deforme reklamcılık- her baktığım yerde brand property’ler görüyorum abi, dinlediğim müzikler benim içim jingle potansiyelleri, herkes bana hedef kütle, gittiğim her film apartma malzemesi.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home