Pazartesi, Nisan 16, 2007

Yorumsuz

Cannes Lions Uluslararası Reklam Festivali Türkiye temsilcisi Milliyet gazetesinin 2003’den beri her sene düzenlediği Basın ilanları Yarışması’nın 5’incisinde kazanan ilanlar belli oldu. Büyük Jüri’nin 44 ilan arasından seçtiği üçer ilandan oluşan iki kampanya ve bir ilan Cannes Lions’a Milliyet gazetesi tarafından gönderilmeye hak kazandı. Söz konusu ilanların yaratıcı ekiplerinden ikişer kişi de Cannes Lions´a Milliyet'in davetlisi olarak katılarak Festival'i yerinde izleyecek.

Büyük Jüri, 2007´de Cannes Lions´da Türkiye´yi temsil edecek olan basın kategorisi jüri üyesi ve aynı zamanda Medina Turgul DDB Yaratıcı Yönetmeni Kurtcebe Turgul´un başkanlığında bir araya gelerek Milliyet Basın İlanları Yarışması’nda kazanan ilanları oy birliği ile belirledi.

Yarışmayı kazanan ilanlar şöyle:
DDB&Co tarafından Dank! için hazırlanan “Elisabeth Taylor”, “Gabriel Batistuta” ve “Sharon Stone”
DDB&Co tarafından Ceres için hazırlanan “Elma”, “Domates” ve “Patlıcan”
Medina Turgul DDB tarafından Siemens için hazırlanan “Siemens Ankastre Serisi: Onun dışında her şey eski” başlıklı ilan.

2007 Milliyet Basın İlanları Yarışması Büyük Jürisi üyeleri şu isimlerden oluştu:
Kurtcebe Turgul - Medina Turgul DDB (Jüri Başkanı)
Ahmet Naci Fırat - Works Creative
Derya Tambay – Frög
Doğan Yarıcı - Güzel Sanatlar Saatchi & Saatchi
Engin Kafadar - Grey Worldwide
Haluk Erkmen - RPM Radar
Kamer Altınova – Tayfa
Ozan Varışlı - Alice BBDO
Tibet Sanlıman – Ogilvy
Ufuk Uslu – Rafineri
Vicky Habif – Milliyet

2 Comments:

Blogger Erçin Sadıkoğlu said...

Neden "yorumsuz"?
Az çok anlaşılıyor elbette. Ama acaba yorumsuz başlığınızla, jüri üyelerine haksızlık yapmıyor musunuz?

19 Nisan, 2007 17:33  
Blogger Çağlayan İbiş said...

Sevgili Erçin Sadıkoğlu,

Bir yumurta... Sıcacık, daha yeni yumurtlanmış... Taptaze...

Ama tam da içinden ileride başka yumurtalar verecek, daha çok kişinin karnını doymasını sağlayacak bir can çıkacakken, sadece bir çatallık, bir tabağın yarısını bile kaplamayan tek kişinin bile karnını tek başına doyurmayan sarıya beyaza dönüşüyor, değerini kaybediyor. Halbuki o yumurtaya özen gösterilse, ne kadar değerli olduğunun "gerçekten" farkına varılsa ve ona iyi bakılsa daha çok fayda sağlayacak. Fakat tek çatallık yemek uğruna...

Evet, çabuk tüketilen bir iş yapıyoruz. Fikirlerimiz mecraya çıkar çıkmaz kayboluyor. Bu kaybolmaların yanında yarışmalar da çekici geliyor. Peki niye fikirlerimizi yarıştırmak zorundayız? Neden binbir zorlukla bulduğumuz fikirler değersiz olsun ki? Yarışmanın anlamı: birisinin değerini yükseltirken "ötekini" de değersizleştirmektir.

Bundan iki ay önce Young Creatives'e katılmak için ben de can atıyordum. Artık atmıyorum. Çünkü bütün yaratıcıların bütün fikirleri başka yaratıcıların fikirleriyle karşılaştırılamayacak kadar değerli. Onlara iyi bakılmalı. Hepsinin taşıdığı kendi öz değeri var.

Ben yarışma anlayışına karşıyım. Jüriye veya jüri başkanına karşı herhangi bir haksızlık yapmak değil amacım. Ama madem yarışmalar var, madem kökleşmiş böyle bir durum var ortada, o halde neden sadece tek bir ajansın işi gidiyor? Gönderilen işler kadar başka ajanslardan da gidebilecek çok iyi fikirler olduğuna eminim.

Fikirlerimizi yarıştırmak tıpkı bir binayla başka bir binayı, bir şiirle başka bir şiiri, ya da bir romanla başka bir romanı karşılaştırmak gibi olur. Bu benim kişisel fikrim. Katılanlara da herhangi bir şey demiyorum.

20 Nisan, 2007 15:11  

Yorum Gönder

<< Home