Cuma, Eylül 15, 2006

Kalem ve imkansız aşkı

Düşünce kırpıntıları, fikir öbekleri, sözcük yumakları meşgul eder zihnini saatlerce. Ve kalemin kağıtla ilk temasının o tozlu sesi henüz işitilmemiştir. Oysa başladın mı gerisi gelir bilirsin. Kalem volkan gibidir. Doğurmak üzere bir kadın gibi…
Bekler… Bekler… Ve sonra…

Kağıtta ilk iziyle birlikte harflerin raksı başlar birden. Hiç ilkokul sıralarında gördüklerine benzemez şekilleri. Düşünce öyle hızlı akar ki yazarken, harfler raksı bırakır, izdivaca geçer. Ve sen daha da bir hız alırsın, zihnindekini kaçırmamak için.

İlk “nokta” göründüyse ufukta, sinsi bir aitlik duygusu kaplar kelimeleri. Bir ailedir artık onlar, içine firar edemezsin. Gönlü yoktur bir sonraki cümleye, biraz ergenleşmesini beklersin. Ne söyleyeceğini iyi biliyorsan, kelebeğinki gibidir ömrü cümlenin, pulları erken belirir, teslim olur. Bir diğerine geçersin.

Kuluçkandan kalkışının bilmem kaçıncı dakika dönümüdür artık, zaferine en görkemli devrim marşları eşlik eder. Kalemin tutulmaz olur. Gördüğün, duyduğun, okuduğun, dinlediğin, bildiğin her şeyin sesidir o. 23 Nisan şiiri okuyan kız çocuğudur, önüne geçemezsin.

Sen tam hızını almışken birden imkansız aşkı belirir kalemin. Alacaklı bir ifade vardır yüzünde. Bir çırpıda siliverir tüm geçmişini, emeğini.

Ama sen o silinmiş, pürüzlenmiş kağıdın yüzeyinde yoluna devam etmelisin.
Her defasında sıfırdan başlayarak… Gocunmadan…

Çünkü sen bir kalem emekçisisin.

3 Comments:

Blogger Tuğçe Özel said...

Eline, fikrine kalemine sağlık... Çok güzeldi. Öğlenleri çöken rehavetin ardından iyi geldi.

:))

15 Eylül, 2006 14:50  
Blogger Serhat Bayram said...

Bunları yazılarına yansıtan ruhuna sağlık. Teşekkür ederim, tüylerim normal yerlerinde değiller. Eline sağlık.

15 Eylül, 2006 18:24  
Blogger Ersin Pekin said...

Güzel sözleriniz için çok teşekkürler...

19 Eylül, 2006 18:09  

Yorum Gönder

<< Home