Cuma, Eylül 29, 2006

Bana böyle bir mail geldi...

Noktasına, virgülüne dokunmadan, sizinle paylaşıyorum!



Merhaba,

Çok enteresan bir konuda size yazmak istedim...

Sormak isterim... Bir emekçi ajansından ayrılırsa ama
yaptığı iş yayınlanmaya devam ederse ismi künyeden
atılmalı mıdır? Bu ne kadar etik bir davranıştır? Peki
yine bir reklam emekçisinin ayrılmadan önce yaptığı iş
çeşitli yarışmalara gönderildiğinde ismini künyeden
çıkarmak ne kadar etik bir davranıştır?
Olmaz öyle şey diyebiliriz. Öyle bir oluyor ki... ismi
künyeden çıkarmakla kalmıyor, yerine başka isimler
bile yazılabiliyor.

İşte taptaze bir örnek. Üstelik ülkemizin güzide
reklam ajanslarından TBWA İstanbul tarafından yapılmış
bir emeğe saygısızlık hikayesi. TBWA İstanbul'a büyük
emek vermiş Derya Tambay'ın ismi o ajanstan ayrılmadan
önce yarışmaya gönderilen işlerde var, o ayrıldıktan
sonra yerine gelen kişinin ismi künyeye
yerleştirilmiş. Son derece üzücü, son derece acı,
yapılan işin patron gözünde hiçbir kıymetinin
olmadığını gösteren bir durum. Bir iç burkucu durum da
yeni kreatif direktörün işle hiç ilgisi olmadığı halde
künyeye kendi ismini yazılmasını kabul etmiş olması.
Sani o daha da acı. Buyrun efendim inceleyin... İşte
iki farklı yarışmaya gönderilen işin ikisinin de
künyesi arasındaki farka siz de bir göz atın.

http://www.goldendrum.com/en/showcase/entry/16832/details.html

http://www.newyorkfestivals.com/main.taf?erube_fh=nyf&nyf.submit.WinnerDetail=true&nyf.WinnerItemID=290701

Sevgiler,
Meral

8 Comments:

Blogger Haluk Mesci said...

Kağan, keşke noktasına virgülüne biraz dokunsaydın dostum !

Harf setindeki bozuklukları tek tek düzelttim. (Seç-değiştir ile de olmuyordu.)
Tekrar 'post' ettim.

29 Eylül, 2006 17:44  
Blogger Haluk Mesci said...

Bu yazı bana da geldi ve Meral Turgut bu konuyu gündeme getirmemi istiyordu. Kendisine, bu tür değişikliklerin ayıp olduğunu, batıda, yıllar geçse bile bir ilanı kimin yazdığını aynen öğrenmenin mümkün olduğunu yazdım.

Öte yandan, madem yazı Kağan İşmen tarafından yayınlandı, yazının tarzına bakarak şunu söylemek gerektiğini düşünüyorum :

Tanımlanan eylemi bizzat görmüş biri gibi yazmış Meral Turgut. Böyleyse bir diyeceğim yok.

Ancak, görmemiş ise, birinden duymuş veya dinlemişse, bir yerde okuduysa veya fark ettiyse, o zaman olayı -miş hikaye kipiyle yazması daha doğru olurdu. Bizzat tanık olmadıysa, değiştirmeyi kimin ne gibi bir nedenle yaptığını bilmeden birilerini suçlamak doğru bir yaklaşım değil.

29 Eylül, 2006 17:49  
Blogger Kağan İşmen said...

Dayanamayıp ben de düzeltmiştim.
Ya benim düzeltmelerim ya da sizin düzeltmeleriniz boşa gitmiş oldu bu durumda:)

Buradan çıkacak ders, alıntıları düzeltmeden post etmeyelim oldu sanırım:)

Zahmet için kusura bakmayınız.

29 Eylül, 2006 17:53  
Blogger Kağan İşmen said...

Aynı şey benim de başıma gelmişti.
Hem de bol ödüllü bir işte!
Hem komik oluyor bu durumlar hem de trajik.
Hem ajans adına hem de yaratıcı adına.

Ben gülüp geçmiştim!
Yurtiçinde, yurtdışında birçok sektörel yayında ismim varken işin yaratıcısı olarak, ajanstan ayrıldıktan sonra, ismim ortadan kalkıvermişti birdenbire!

Neyse ben seviyordum ajansımı ayrılsamda, hiç üstüne düşmedim.

Zaten bilen biliyor her şeyi:)

29 Eylül, 2006 18:16  
Blogger Ahu Serap Tursun said...

Bilen biliyor ama yine de etik değil. Katılmış oldukları organizasyonların yetkilileri hiç mi araştırmıyorlar? Ya da böyle bir bilgi onların da eline geçmiş olsa nasıl bir tavır sergilerler merak ediyorum.

29 Eylül, 2006 18:46  
Blogger Maksude Kılınç said...

Bu olay doğruysa ya da ardında başka bir hikaye yoksa, demek ki kitapta sansür varmış.

30 Eylül, 2006 00:05  
Blogger Çağlayan İbiş said...

Ben de sadece stajylerin fikirlerinin insafsızca alındığını, başkalarının "bu benim fikrim!" diye kullandığın(kaç kere başıma geldiğini unuttum) sanırdım. Yanılmışım.

30 Eylül, 2006 13:26  
Blogger Tuğçe Özel said...

Benim de başıma geldi. Çok üzücü bir durum, gerçi herhangi bir ödül alamamış da olsa adımın yazılmamasına üzülmüştüm...

Fikir hırsızlıklarını artık saymıyorum, alıştım. Bir gün, bir şekilde hepsiyle hesaplaşacağıma inanıyorum. Neden böyle düşündüğümü de anlamış değilim ya!

Belki de gönlümü rahat tutmak için, kim bilir?

02 Ekim, 2006 10:57  

Yorum Gönder

<< Home