Cuma, Eylül 29, 2006

Nostaljik köşe yazıları...





12 Eylül 1980 tarihli gazetenin manşeti:

Ordu yönetime el koydu

Ancak darbe saat 04:00'da duyurulduğundan gazetenin iç sayfaları her zamanki gibi. Aşağıdaki yazıyı noktalama işaretlerine, ayrı ve bitişik yazılmalarına dokunmadan aktarıyorum. Keyifli okumalar.





İnsanı
zıvanadan
çıkarırlar


ZIVANADAN çıkarmak, diye bir deyim vardır dilimizde…
Birisine kızınca, karşımızdaki abuk, sabuk, ipe sapa gelmez işler edinince tepemiz atar “Bana bak, beni zıvanadan çıkarma” diye öfkeleniriz.
Aslında Türkçe deyimi çok olan bir dildir; şu yukarıdaki cümlede bile bakın kaç deyim kullandık. Abuk sabuk, dedik, ipe sapa gelmez, dedik, tepemiz atar, dedik.
Bir zıvanadan çıkarmayı anlatmak için kaç deyimi bir arada kullandık.
Bir de Ertuğrul Saraçbaşı ile İbrahim Minnetoğlu’nun yeni yayınladıkları “Türkçe Deyimler Sözlüğü” nü bir karıştırsanız, ne yakası açılmadık deyimler bulursunuz; hem de örnekleriyle, kimler tarafından nasıl kullanıldığına kadar…
Mesela “Zıvanadan çıkmak” deyimini Sait Faik bakın nasıl kullanmış:
“İnsan belli olmaz birader! Para da bizi zıvanadan çıkarabilir”.
Sizin anlayacağınız Sait Faik paranın da insanı, baştan çıkarıp deliye çevireceğini söylemek istemiş.
Doğrudur!
Ama memleketimizdeki insanların çoğu ne paradan, ne de parasızlıktan zıvanadan çıkıyor.
Bir tarafta geçim derdi, bir tarafta can derdi, ev kirası, elektrik kısıntısı, su kesintisi, bir taraftan akıl almaz dangalaklıklar.
Zıvanadan çıkmayıp, ne yapacaksın!

BAKIN şu işe.
Recep Sevinç Vural, işi gereği, her akşam saat 17:45’te Kabataş’tan kalkan Yalova vapuruna yetişmesi gerek. İskeleye ancak vapurun kalkmasına on, onbeş dakika kala gelebiliyor, gişelerin önü ana, baba günü. Çok kere vapuru kaçırmayayım diye, biletalmadan içeri girip cezalı ödüyor. Vapuru kaçırırsa iki saat daha beklemesi gerek. En iyisi abonman karnesi almak. Parayı peşin öder, gişe önünde kuyruğa girmekten ya da vapur kaçtı kaçacak diye heyecan çekmekten kurtulur.
Gişe memuruna gidip abonman bileti olup olmadığını sorar. Vardır, 600 liraya satılmaktadır. Memur kendisine 10 yapraklı bir karne uzatır, 600 lirayı alır. Vapura biner, Yalova’ya gider, dönüşte yine aynı bileti kullanacaktır. Vapurdaki kontrol memuru bilete bakar:

- Bu bilet geçmez!
- Niye geçmez!
- Bu biletle ancak adalara gidilebilir, Yalova’ya değil.
- Bakın biletin arkasında ne yazıyor: Bu karne yalnız Sirkeci Rıhtım – Kabataş’tan, Moda – Bostancı – Adalar – Yalova arasında geçerlidir, diyor. Niçin geçmesin? Kabataş İskelesinden aldım.
- Olmaz, geçmez!
- Niye geçmez, niçin geçmez? Geçmez demek kolay!
Tartışma uzar, sonunda memur lütfedip insafa gelir:
- Bu seferlik kabul ediyorum, ama bir daha kabul etmem.


RECEP Sevinç Vural, Kabataş’a gelince doğru İskele başmemuruna koşar:
- Bu abonman karnesini sizin gişeden aldım, fakat vapurdaki kontrol memuru geçmez dedi, dedi.
Başmemur karneyi eline alır, bakar, inceler, sanki ilk defa böyle bir şey görmektedir:
- Evet, bu karne geçmez!
- Efendim nasıl geçmez? Eğer geçmezse niçin satıyorsunuz? Buyurun gişe memurunuza gidip soralım. Geçmeyen bileti bana niçin bana satmış?
Baş memur, gişeye kadar gitmeye pek istekli değildir. Ama israr üzerine kerhen yerinden kalkıp, gişeye gelir. Gişe memuru karneye bakar, numarasını kontrol eder:
- Evet, bunu ben sattım!
Baş memur kızar:
- Bu karne geçmez, niye sattın?
- Falan bey sat, dedi, ben de sattım.
- Falan bey kim oluyor da, sana sat diyor… O bir şey bilmez!
- Bilmez olur mu sat dedi, ben de sattım. Hem çok sattım.
- Nasıl satarsın?
- Sattım işte!
- Satarsın, satamazsın… tartışma uzar gider.

Recep Sevinç Vural sonunda dayanamaz:

- Memur beyler, anlaşıldı bu iş uzayacak, ben vazgeçtim, alın karneyi, verin paramı!
Memurlar birden tartışmayı kesip, tek cephe halinde yolcuya karşı birleşirler:
- Olmaaaaaaazzzz! Satılan bilet geri alınmaz!

Hoppala!
Hani çocuk hırsızı yakalamış babasına bağırmış:

- Baba bir hırsız yakaladım!
- Tut getir!
- Gelmiyor!
- Bırak gitsin!
- Gitmiyor!
Tıpkı onun gibi…
Hem bu biletle vapura binemezsin, hem de sattığım bu bileti ben geri almam!

VAR mıdır bunun izahı!
Ne güzel deyimmiş değil mi zıvanadan çıkmak…
İşte insan böyle zıvanadan çıkar.
Sait Faik, para da bizi zıvanadan çıkarabilir, desin.
Ruhun şadolsun Sait Faik, paraya ne hacet, bu memlekette insanı bila bedel, bedava zıvanadan çıkarırlar.
Paranın lafı mı olur!



0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home