Perşembe, Mayıs 04, 2006

Sabah Sabah Seda Sayan

02/05/2006 Sabahı

Programın konuğu Banu Alkan’ın uzatmalı sevgilisi, kabak tadı veren Murat Taşdemir’dir. Muhabbetin ana başlığı "Banu Alkan horluyor" olmasına rağmen Murat Taşdemir’in ani bir açıklaması, stüdyodaki konukları ve televizyon başındaki seyircileri hayretlere düşürür.

Seda Sayan: Anam herkes horlar, şöle bi dürtüvereydin sağa sola doğru, susardı kadıncağız.
Murat Taşdemir: Nereye dürtüyorsun Seda hanım, Banu hanım huylanır. Mesela uyurken omzuna ya da biraz daha aşağısına dokun, hemen uyanır ve kızar.
Seda Sayan: Aaaa siz nasıl şey ediyordunuz?
Murat Taşdemir: Ben 11 senedir Banu Alkan’nın göğüslerini hiç ellemedim, biliyor musunuz?
Seda Sayan: Yok canım, hiç mi mıncıklamadın?
Murat Taşdemir: Yok valla, bozulurum diye elletmedi yıllardır. Elletmez de…
Seda Sayan: Oyyy oyy yazık be anam sana.

Stüdyoda bir uğultu oluşur.

Seda Sayan: Adam da haklı bea, nasıl aldatmasın Banu Alkan’ı?
Murat Taşdemir: Yaa anlayın yıllardır neler çektiğimi…

Seda Sayan diğer konuğunu davet eder. O da Banu Alkan’ın "can dostu" Ferhat Güzel’dir.

Seda Sayan: Ya görüyon mu Ferhat, Murat neler çekmiş? Bu arada siz birlikte Ünlüler Çiftliği’ndeydiniz Banu ile, hiç horladığını duydun mu?
Ferhat Güzel: Yoh valla, ben duymadım.
Murat Taşdemir: Nasıl duysun, dışarıda yattı hep, güvenliğe Allah sabır vermiş de uyumuş Banu…
Ferhat Güzel: Yau sen onu bırak da, hiç mi elleşmedin Banu hanımla!
Murat Taşdemir: Yok dedim ya, yaaaa… Elletmedi hiç.
Seda Sayan: Sen ne yapardın Ferhat?
Ferhat Güzel: Yani olaya başlarken elletmez, okşatmaz olabilir. Ama olay bir yerde kopar eninde sonunda, ondan sonra Allah ne verdiyse dalarsın mevzuya. Hatırlamazsın zaten, neresini okşadığını…
Seda Sayan: Tamam Ferhatçım biz senden bir şarkı alalım hemen. Mikrofon nerede mikrofon!!!!!!

5 Comments:

Blogger Erçin Sadıkoğlu said...

Sinir Stres Seda Sayan!!!!

Öff! Bu nedir, nasıl bir hikayedir, nasıl bir kurgudur,
neler oluyor, kim bu insanlar, neden hayatımızdalar?

Kurtuluşun yolu ne?
Nasıl kurtulacağız ya da nasıl kurtaracağız?

04 Mayıs, 2006 18:20  
Blogger Şahin Tekgündüz said...

Durum, daha çok para kazanması için elimizden geleni ardımıza koymadığımız saygıdeğer medyamızın aynasıdır. Bu sefaletin örnekleri saymakla bitmez. Pekiyi de bu rezilliklerin yer eldığı medya organları kimlerin elinde dersiniz? İyi düşünün...

04 Mayıs, 2006 20:15  
Blogger Maksude Kılınç said...

Çoğunluk nedir ve kimlerden oluşur? Çoğunluğun beğendiği istediği oluyorsa ve bu eğer demokrasiyse, her yerde karşımıza bu tür saçmalıkların çıkmasından kaçamıyorsak, çoğunluk bu yoldaysa biz nereye gitmeliyiz?

Tanrı aşkına söyler misiniz, bu şahsın programı çok beğeniliyor, izleniyor, gündem oluşturabiliyorsa, biz kimiz, neyiz yahu? Nerede durmalıyız? Beğenmezsen izlemezsin deyip kurtulmak mı gerek?

Çoğunluk istiyor Seda çıkıyor, çoğunluk istiyor AKP geliyor, çoğunluk seviyor rezalet çoğalıyor. Ah gözünü sevdiğim memleketim benim. Daha çok para kazanmak için, bedeli ne olursa olsun, her şey gerçekten mübah mı?

05 Mayıs, 2006 10:47  
Blogger Tuğçe Özel said...

Bu programları adam eden -müşterilerin isteği doğrultusunda ya da değil- sponsor olan da bizler değil miyiz?

En çok reklam alan Kurtlar Vadisi'nin Türkiye'ye verdiği zararı kim karşılayabilir?

Seda Sayan'ın Türkçe telafuzu kimlere örnek oluyor bir düşünsenize...

Bu televizyon kirliliğine ne zaman son vereceğiz?

Biz sponsor olmazsak, kuşaklara reklam vermezsek, tam tersine kaliteli programlara sponsor olup, reklam kuşaklarını ihya edersek...olmaz mı?

Bütün izlenme raporlarını bir süreliğine göz ardı edip, biraz da -müşteriyi bilinçlendirip- Türkiye'ye yatırım yapsak olmaz mı?

Bence olur, sizce?

05 Mayıs, 2006 12:02  
Blogger Maksude Kılınç said...

Ben en son 2001 yılında tv kullandım. O günden beri tık olmadı. Ha olsaydı ne olurdu? Para tatlı gelip de köküne köküne vurur muydum, yoksa hayır efendim, o program olmaz oraya girmeyelim mi derdim, bilmiyorum. İnsan yaşamadan ahkam kesmemeli. Açlık sofuluk bozar bilirim çünkü.

Ama bildiğim bir şey var ki sizlerin müşterilerinizi bu yönde eğitebileceğinize, yönlendirebileceğinize hiç inanmıyorum. Olursa da yüzdesi minicik olur. Çünkü çoğunluk aynı fikirde değil. Paranın başrolde olduğu bir düzen içinde yüreğinizle, aklınızla hareket etmenizi birileri mutlaka engeller.

Şöyle olabilir belki; her ne yaparsan yap sponsor gereklidir ya. İşte nitelikli ya da nitelikli olmaya aday programlar yaratılmasını sağlayıp bunlara sponsor bulmak ya da reklam desteği vermek mümkün olabilir. Ama buna da baş koymak gerek. Bunun için ayrıca zaman, para ve emek harcamak gerek, biraz da öncü olma ruhu.

Ben sinema-TV eğitimi aldım, dolayısıyla İstanbul'da pek çok arkadaşım var film ya da dizi çeken, çekmeye çalışan. Tiyatro ile birlikte hareket eden bir bölüm olduğumuz için şu anda pek çok iyi oyunda görev alan arkadaşlarım var. Onlarla yaptığım her görüşmede başrol konu "sponsor bulmak" oluyor. Kim bu sponsor yahu? Neye benzer, kimdir, nicedir, nerelerde yetişir?

Arz talep der televizyoncu babalar. Halkımız talep ediyor biz de sunuyoruz. Bıraksınlar efendim afyonlu afyonlu işleri.

Siz sağlam durun, proje üretelim, satın en iyisi. Başka türlü olmayacak.

05 Mayıs, 2006 13:26  

Yorum Gönder

<< Home