Pazar, Ağustos 27, 2006

Balığın ne zaman öldüğünü bilen kişiler

Biz, yani balığın ne zaman öldüğünü bilen kişiler, dün akşam gizlice toplandık. Oğlunu keçeciye çırak veren adamın hikayesini öğrendik. Eskiden reklam ajanslarında olan fakat şimdi isimlerini bile hatırlamak için alnımızı kırıştırdığımız kavramları ortaya koyduk. Şahin Bey rahatsız olmasın diye sigaramızın dumanını havuza doğru üfledik. Yolu şaşırıp Demirellerin evine giden birileri de olmadı.

Bursa'dan, Ankara'dan ve İstanbul'dan gruplar halinde oturduk. Detroit'teki arkadaşları da bekledik ama gelmediler (şehirler, harf sırasına göre dizilmemiştir). Lynyrd Skynyrd da yoktu aramızda. Müziğin eksikliğini hissettiğimiz anda sevgili Tansu Gülaydın bizi "save as draft" ile tanıştırdı. "Word Verification" isimli grubu da biz kuralım bari dedik. "Publish Post" isimli grubu, Rusların 80'lerde kurduğunu fakat sonra dağıldığını öğrendik. Gördüğünüz gibi her tarafımızdan bilgi akıyordu. Daha neler neler öğrendik de, söylemeyiz öyle her yerde. Aruz'un esprilerini de buraya yazmıyoruz aynı sebeple. : )

Fotoğraflarımızı da üçe bölerek bir adrese yükledim. Fakat adresleri buradan vermeyeyim dedim. Filmin birinci bölümünde kullandığımız yemek sahneleri, ikinci bölümdeki "jam session" ve son olarak "fener alayı" diye adlandırdığımız fener atraksiyonlarımız olmak üzere üçe ayırdım. Gelmeyenler için üç beş fotoğraf seçerek buraya da koyabiliriz tabi.

Şahin Abi'den öğrendik biz balığın ne zaman öldüğünü. Ama söz verdik, anlatmayacağız gelmeyenlere. Aruz'un esprileri de.

Fotoğraflara ulaşmak için, bana mail atmanız yeterli. Mail adresini ise kodlamak zorundayım: muratkaya.net diye bir domain'in başına benim adımı koymak yeterli. Bu arada benim adım Murat. PC kullanıcıları için ALT Gr tuşuna basarken Q harfine basınca "at" işareti çıkıyor. Onu da Murat'ın hemen sonuna koyuyoruz. (Adresi buraya yazınca bir sürü SPAM mail geliyor, böylece mail adresi avına çıkmış robotlardan kurtulmuş oluyoruz.)
Rapidshare'den indirme sırasında problem yaşayanlar da yine aynı adrese danışabilirler. (Rapidshare, fotoğrafları yüklediğim Alaman sitesi.)

OrtakDefterSeq1.... 24.4 MB (Yemek sırasında çekilmiş fotolar)
OrtakDefterSeq2.... 11.1 MB (Jam Session fotoğrafları)
FenerOyunlari........ 9.40 MB (Kapıdaki "fener alayı" fotoğrafları)

Not: Kapıdaki fener alayı dediğimiz şey, jam sessions sırasında kapı önünde buldukları fener ile çeşitli atraksiyonlar yapan kişilerin fotoğrafları. Onlar kendilerini biliyor. :)

Bu post bitti. Publish Post'a basalım artık.

8 Comments:

Blogger Murat Kaya said...

Rapid Share, yükleme sırasında arıza yaptı. Daha güzel oldu sanırım. :)

28 Ağustos, 2006 00:09  
Blogger Vahide Tandelen said...

Bursalılara, Ankaralılara, İstanbullulara, müzisyenlere, aşçılara, garsonlara, gülümseyenlere, alkışlayanlara, soranlara, cevaplayanlara, paylaşanlara, bir araya getirenlere, bir araya gelenlere, arabayla gelenlere, sigara içmeyenlere bir kez daha teşekkürler.

En kısa zamanda tekrarlamalıyız.

28 Ağustos, 2006 11:47  
Blogger Ahu Serap Tursun said...

Çok keyif aldığımız bir buluşmaydı. Ben ve ortağım Burçin Alpacar adına bu organizasyonu gerçekleştirenlere, katılan tüm ustalarıma misafirperverliğiniz için çok teşekkür ederim. En kısa zamanda sizleri Bursa'ya, Uludağ'a sıcak şarap ve mangal partisine bekliyoruz.

28 Ağustos, 2006 12:53  
Blogger Haluk Mesci said...

Bir atlama olmasın diye buraya taşımak istedim.

Kağan İşmen ve Tansu Gülaydın (aka Drummer-Save as Draft grubu) organizasyonun daha önceki mesajları altına 28 Ağustos tarihinde şu yorumları koymuşlar :

Kağan İşmen :

Tekneyi ayarlayayım mı, ne diyorsunuz:)
Pazartesi, Ağustos 28, 2006 5:13:07 PM

Tansu M. Gülaydın :

Atlamayalım, ayarlayalım.
Pazartesi, Ağustos 28, 2006 7:27:06 PM

- - - - -

Anladığım kadarıyla yeni bir program dönüyor ortada. Ona göre...
: )

29 Ağustos, 2006 10:17  
Blogger Murat Kaya said...

Tekneden atlamak mı?

Unutmak anlamındaki "atlamak" mı?

Çözemedim ben o yorumu.

Havuz, deniz... Hep su kenarında dolandığımız için nedense ilk olarak "tekneden atlamak" geliyor aklıma.

Aman. :)

"Su Şakaları" isimli kitabında Deniz Havuzoğlu, suyun ıslattığını yazıyordu.

29 Ağustos, 2006 16:23  
Blogger Tuğçe Özel said...

Yahu siz tekneyi kiralayın, ben atlarım denize....
Su geçirmeyen tuvalet kağıtlarını da koluma geçirdiğim zaman bir şeycik olmaz, merak etmeyin.

:))))))))))

30 Ağustos, 2006 14:57  
Blogger Murat Kaya said...

Teşekkürler Tansu Abi. "Hem yumuşak, hem hesaplı" bir katkı olmuş diyebilir miyiz? :)

Bu tekne gezisini Ankara'da yapsak bize deli gözüyle bakarlar mı? Yoksa sevgili İnci Vardar'ın dediği gibi "dahi" mi derler? :)

30 Ağustos, 2006 16:25  
Blogger Kağan İşmen said...

Tekne organizasyonunu yapmazsak bu yaz bitmeden, içimiz rahat etmez diye düşünüyorum!

Gerçi klasik mevsim takvimine baktığımızda, bugün yazın son günü ama, ben İstanbul'a kıyak, Eylül'ü de yazın içine koydum:)

Eğer istek, talep varsa ve üç aşağı beş yukarı kişi sayısı da ortaya çıkarsa, ben organizasyona başlayabilirim ufak ufak.

Fakat, ben Eylülsever biri olarak, küçük bir tatil yapacağım bu ay. Dönüşüm 20 Eylül'dür. Dolayısıyla, tekne organizasyonu da ancak 20'li günlerde olabilir.

Haa o kadar bekleyemeyiz, sen gelmesen de olur derseniz, ben yine yaparım organizasyonu:)

Bilginize, sevgiler

Kağan İşmen

31 Ağustos, 2006 11:48  

Yorum Gönder

<< Home