Cumartesi, Mart 25, 2006

HAYKIRIŞ

Doğar doğmaz korunmaya alınıyoruz küvezlerin içine,
"Aman çocuk üşümesin." diye sarıp sarmalanıyoruz…
Gigoz mamalarla beslenip, gürbüz çocuklar oluyoruz.
Doktorlara gidip, özel vitaminlerle büyüyoruz.
Öyle bir düzen yaratıyoruz ki kendimize, üniversitelerin bile sterilini arıyoruz.
Üç adım yürümemek için uzun demir yığınlarına başvuruyoruz.
Sadece aynalara bakarak kendimizi değerlendiriyoruz.
Havalardan şikayet edip, evin camından sessiz çığlıklar atıyoruz.
Bir gıdım rüzgar girmesin diye, tek cam yetmezmiş gibi çift cam istiyoruz.
Rüzgar bile okşayamıyor tenimizi…
Çift camlar sayesinde doğanın fısıltılarından mahrum yaşıyoruz.
Sonra da onunla bütün bağımızı koparıp İNSAN oluyoruz.
Yağmurlardan vücudumuza ağrılar giriyor.
Baharları görmez oluyor gözler…
Aklımıza sadece tatil düşüyor.
Tatilde de hiç çıkmamacasına hapsoluyoruz 5 yıldızlı tatil köylerine.
Doğa yalnız, doğa anlamsız yaşıyor döngüsünü.
Biz ise insan olup çıkıyoruz gerine gerine…
İstemiyor bu dünya bizi hala ısrarla işine karışıp, dengesini bozuyoruz.
Sonra da kıyametten korkuyoruz.
Hiç durmadan çalışıyoruz.
Bir uçtan diğer uca ağlar kuruyoruz, haberleşmek adına.
Yörüngesine uydular oturtuyoruz.
Ne demek istediğini anlayacak gibi yönetmeye kalkıyoruz.
Sanayileşiyoruz, devleşiyoruz!
Hesaplar yapıyoruz, ölümden arınırcasına!
Sonra da buzullar eriyor, kıtalar kayıyor diyerek nedenlerini araştırıyoruz.
Biz insanız! Dünyayı vuracak tek bombayı da biz yapıyoruz.
Hani çok akıllıyız ya, embesil bir topluluğuz aslında…
Kendimizi, doğayı mahfediyoruz.
Sonra da ortalama ömrümüzü hesaplıyoruz, insanlık adına!


Tuğçe ÖZEL 24/03/2006 14:05

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home