Çok sıcak bir günden, İzmir'den...
Eh bizden de bi selam size, ey İstanbullular. Biz İzmirliler, kendi aramızda abuk subuk işler yaparken sizler de deftere yazmalarla rahatlıyormuşsunuz. Tesadüfen öğrendim ve Sevgili Haluk sayesinde aranıza katıldım. Yeniden merhaba.
Yazıların tümünü tam olarak okuyamadım. Her fırsatta geri dönüp okuyorum. Bir iki gün sonra tümüne ererim herhalde.
En çok üzüldüğüm konu bir kez daha karşıma çıktı; Türkiyeli olmak ile İzmirli olmak hiç de aynı şey değilmiş, bir kaz daha anladım. İzmirli olmak olsa olsa keyifle söylenecek birşey ama Türkiyeli olmak ise bana bambaşka şeyler çağrıştırıyor. Daha dünyalı olmak ve daha evrensel bir söylem... Ama İzmirli olmak...
Bizlerin buradaki dertleri ile sizinkiler, mesleki açıdan baktığınızda aynı gibi görünse de aramızda dağlar ve dağlar oluşmuş. İnanılmaz salaklıklarla uğraşırken, müşterinin eğitilmesi (!) için göbeğimizi çatlatırken kendi düşlerimizi doyuramamışız.
Ahhhhh İzmir... Pek çoğunuzun belki özlemle ve kıskançlıkla andığı bu kent bizim kabusumuz olmuş, kapalı devre çıldırmışız, sizin hiç haberiniz olmamış.
Hangi dil, hangi türkçe, hangi teknik, hangi gelişme duygusu... Siz neler diyorsunuz öyle? Biz burada yaşamak, mesleğimizin olduğu kadar kendi onurumuzu da kurtarmak için taklalar üstüne taklalar atıyoruz. En büyüğünden en büyüğüne tüm müşteri denen o ne oldum delilerine, doğru işin nasıl olduğunu anlatmakla geçmiş zaman.
Bu yıl, meslekteki yirminci yılımı kutluyorum. Kutlamak derken lafın gelişi işte. Neyi kutlamak, niye kutlamak?
Ben nefes almak istiyorum, bunca yıldan sonra "iyi ki bu işi yapıyorum" demek istiyorum. Ben, dostlar alışverişte görsün diyerek abuk sabuk ajanscılık oynayanları da iyice bir dövmek istiyorum.
Neyse, iş dövmelere falan gelince durmak gerek. Şimdilik bu kadar. Size sık sık yazmaya çalışacağım. İnşallah!
Kolay gele...
Maksude Kılınç
Yazıların tümünü tam olarak okuyamadım. Her fırsatta geri dönüp okuyorum. Bir iki gün sonra tümüne ererim herhalde.
En çok üzüldüğüm konu bir kez daha karşıma çıktı; Türkiyeli olmak ile İzmirli olmak hiç de aynı şey değilmiş, bir kaz daha anladım. İzmirli olmak olsa olsa keyifle söylenecek birşey ama Türkiyeli olmak ise bana bambaşka şeyler çağrıştırıyor. Daha dünyalı olmak ve daha evrensel bir söylem... Ama İzmirli olmak...
Bizlerin buradaki dertleri ile sizinkiler, mesleki açıdan baktığınızda aynı gibi görünse de aramızda dağlar ve dağlar oluşmuş. İnanılmaz salaklıklarla uğraşırken, müşterinin eğitilmesi (!) için göbeğimizi çatlatırken kendi düşlerimizi doyuramamışız.
Ahhhhh İzmir... Pek çoğunuzun belki özlemle ve kıskançlıkla andığı bu kent bizim kabusumuz olmuş, kapalı devre çıldırmışız, sizin hiç haberiniz olmamış.
Hangi dil, hangi türkçe, hangi teknik, hangi gelişme duygusu... Siz neler diyorsunuz öyle? Biz burada yaşamak, mesleğimizin olduğu kadar kendi onurumuzu da kurtarmak için taklalar üstüne taklalar atıyoruz. En büyüğünden en büyüğüne tüm müşteri denen o ne oldum delilerine, doğru işin nasıl olduğunu anlatmakla geçmiş zaman.
Bu yıl, meslekteki yirminci yılımı kutluyorum. Kutlamak derken lafın gelişi işte. Neyi kutlamak, niye kutlamak?
Ben nefes almak istiyorum, bunca yıldan sonra "iyi ki bu işi yapıyorum" demek istiyorum. Ben, dostlar alışverişte görsün diyerek abuk sabuk ajanscılık oynayanları da iyice bir dövmek istiyorum.
Neyse, iş dövmelere falan gelince durmak gerek. Şimdilik bu kadar. Size sık sık yazmaya çalışacağım. İnşallah!
Kolay gele...
Maksude Kılınç
2 Comments:
Ah İzmir ah, gerçekten çok sıcak
Güneşi hafta sonu geçti başıma oradan biliyorum.
Keşke İzmir'de olsam, orada çalışsam çabalasam derken bir baktım İstanbul'dayım. Aylar geçti, geçiyor...
Biraz buralı oldum galiba. İzmir'in sıcağından kaçınca buldum kendimi İstanbul'da...
Hakkını yemeyim İstanbul'un, birazdan fazla buralıyım artık...
Maksude Hanım'a selamlar...
Umarım kendisi beni hatırlar...
İzmir'de yaşayıp, İzmir'i seven bir insan olarak, bu yazının sahibine belki biraz "teselli makamında", belki biraz "sırt okşama kıvamında", Vizontele'nin en güzel repliğini gönderiyorum.
"İnsan memleketini niye sever ? Başka çaresi yoktur da ondan... Amma biz biliriz ki bir yerde mutlu mesut olmanın ilk şartı orayı sevmektir.
Burayı seversen burası dünyanın en güzel yeridir. Amma dünyanın en güzel yerini sevmezsen, orası dünyanın en güzel yeri değildir"
Yorum Gönder
<< Home