Çarşamba, Haziran 08, 2005

Neden kimse yazmıyor?

Tamam! Herkesin işi gücü var, gün boyu yoğun bir şekilde çalışıyor. Konkurlar, kampanyalar, ilanlar...

Yine de bir iki satır yazmak zor olmasa gerek.

Geçen günlerde dost insan, yazar kişilik, ortakdefter üyesi bir arkadaşımla konuşuyorduk. Bana "ölü toprağı serpilmiş" dedi. Kendisine hak verdim.

Burada bu kadar insanız, daha fazla yazmalıyız, tartışmalıyız, konuşmalıyız diye düşünüyorum. Yazmayacaksak niye üye olduk ki! Adımız görünsün, şanımız yürüsün diye mi?

Şimdi bana " sen yaz da tartışalım" diyeceksiniz. Şimdiye kadar tartışma yaratacak veya üzerinde konuşulacak bir şey yazmadım belki, ama yine de yazıyorum.

Haydi, bileğinize kuvvet.

2 Comments:

Blogger Haluk Mesci said...

Ölü toprağı serpilmiş gibi diye arkadaşımız herhalde kendi suskunluğunu da adlandırıyordu...

Arkadaşlar, kesin ve kökten bir çözümü var bu işin aslında :

Delete this blog düğmesi var, tüm blogu tarihe gömüyor. Bir süre daha bakarız, kimseler yazmıyorsa, Ortak Defteri kaldırır atarız.

Canınız sağolsun. Zorla güzellik olmaz.

08 Haziran, 2005 21:36  
Blogger Haluk Mesci said...

İronik olan şu ki, yazarların ortak defteri olmaya soyunmuş bir blog'da, yazarlar yazmıyor ! Tek tek kişilerin günlüğü olarak çıkmış bir kavramı, çok kişili kullanmaya kalkışmanın getirdiği açmazdan fazlası var burada sanki :

Belki yazarların ortak bir deftere ihtiyacı yok gerçekte. Belki yazarlar yazmıyor aslında. Onlara bunları dayatmanın gereği yok belki. Belki en iyisi vazgeçmek bu sevdadan.

Şu 'çıtanın yüksek olması' meselesi kendi başına düşündürücü. Bir yazar için, reklam yazarı için, çıta zaten yüksek olmak durumunda değil mi ? Ha bire inen çıtalar mı günümüzün geçerli belirleyeni yoksa ? Başka türlü söylersek, çıtası yerlerde sürünen bir blog olsaydı Ortak Defter, herkes deliler gibi yazacak mıydı acaba ? Hem, her yaptığmız şeyden bir fayda beklemenin ne zararı olur, söz konusu ortak bir mesleki zeminse ? Paylaşmanın, yalnızlık giderici yanı bile yeterli bir yarar değil midir ?

Sorular, sorular, acabalar, belkiler, kim bilirler...

Reklam Türkçesinin kollama karakolu olma umudundaki bir yerde garip kaçmazsa, İngilizce bir şey eklemek istiyorum : Graham Nash, şu Crosby, Stills, Nash & Young'daki Nash yani, bir şarkısında, 'sit yourself down at the piano, just about in the middle, put all your fingers on the black notes, sing along, write a song, understand you can play' diyor... Sırf çalabildiğini veya yazabildiğini görmek bile mutlu edebilmeli insanı.

09 Haziran, 2005 01:10  

Yorum Gönder

<< Home