Herkese merhaba!
Selamlar. Aranıza yeni katıldım ve bir "merhaba" demek istedim.
Yapım gereği, bir konu-gündem içirmeyen yazılar yazmak (merhaba yazısı da olsa) pek sevdiğim bir şey değil. O bakımdan sizlere, gelişine bir konu sunmak ve dahi sormak isterim.
Bilindiği gibi reklam yazarlığı ile şairlik, sıklıkla bir arada görülen bir durumdur; amatör ya da profesyonel... Burada da şiir yazan arkadaşlar olduğuna eminim. Ben de 9 yıldır reklam, çocukluğundan beri de şiir yazan biri olarak, bu arkadaşlarla bağlantıda olmak-laflamak-paylaşım yaratmak vs isterim.
Not: Bir de, şairin, herkesin yapamadığı bir işi yapabiliyor olmasına rağmen, neden herkes kadar para kazanamadığını merak eder dururum. Hoş olası nedenleri bilirim de, kabul etmesi içime sinmez. Neyse...
Tekrar merhaba...
Sevgiyle
Yapım gereği, bir konu-gündem içirmeyen yazılar yazmak (merhaba yazısı da olsa) pek sevdiğim bir şey değil. O bakımdan sizlere, gelişine bir konu sunmak ve dahi sormak isterim.
Bilindiği gibi reklam yazarlığı ile şairlik, sıklıkla bir arada görülen bir durumdur; amatör ya da profesyonel... Burada da şiir yazan arkadaşlar olduğuna eminim. Ben de 9 yıldır reklam, çocukluğundan beri de şiir yazan biri olarak, bu arkadaşlarla bağlantıda olmak-laflamak-paylaşım yaratmak vs isterim.
Not: Bir de, şairin, herkesin yapamadığı bir işi yapabiliyor olmasına rağmen, neden herkes kadar para kazanamadığını merak eder dururum. Hoş olası nedenleri bilirim de, kabul etmesi içime sinmez. Neyse...
Tekrar merhaba...
Sevgiyle
15 Comments:
Burada şairler de var. Şiirlerini bildiğim, reklam yazarlığına yanında başladığım Oğuzhan Akay mesela.
Şiir yazmak para kazandırmıyor gibi gözükse de kelime kazandırıyordur insana. Az kelimeyle çok şey anlatmayı kazandırıyordur. Daha önce hiç kimsenin düşünmediği tanımlamaları yapmayı, okuru çarpmayı, kalbini söküp çıkarmayı, aklını başından almayı kazandırıyordur. Bazı şiirlerin bana yaptığı gibi...
Serdar Seren hoş geldiniz.
Reklam yazarlığı yapmış/yapmakta olan daha kıdemli çoook şair vardır:
Hulki Aktunç, Güven Turan, Süreyya Berfe, Egemen Berköz, Haydar Ergülen, V. B. Bayrıl, Seyhan Erözçelik.
Bir şair dostum, sözcük ekonomisinin şiirle de/reklam metniyle de ilişkisi olduğunusöylemişti. Ama "tavuk mu yumurtadan çıkar yumurta mı tavuktan" mes'elesi gibi, sözcük ekonomisini kullanan bir reklam yazarı şairin şairliğine bu durumun katkısı mı olduğunu yoksa, sözcük ekonomisinin şiirle ilişkisinin farkında olan bir şairin bu durumunun mesleği olan reklam yazarlığına mı katkısı olduğunu çözememiştim, hala çözemiyorum.
Teşekkürler Nokta Çelik. Hoş bulduk.
Benim derdim; şairin, sadece şiir yazarak yaşayamıyor olması. Ve ardından gelen doğal zorunlulukları, şiirine yeterli vakti ayıramaz hale gelmesi... Bu hem maddi hem de manevi bir yük bindiriyor şairin omzuna. Yani şiiri mecburen yazmıyor ama yaptığı diğer işleri -biraz- mecburen yapıyor.
Sözcük ekonomisi tezi ile ilgili görüşüm ise şu: Mutlaka ki aralarında bir etkileşim var. Ancak ikisi arasındaki o ekonominin kullanım şekli ve lezzeti hayli farklı. Belki de hizmet ettiği mecradan kaynaklanan bir fark bu...
sair, şiir yazarı, bir şekilde, bir iş yapmak zorunda, keşke olmasaydı. ama kasap olmasındansa mesela, ya da zabıta, ya da kelime ve yazıyla ilgili olmamasını geçin, tam tersi bir duruma düşürecek bir mesleği olmasındansa, reklam yazarı olması, kelimelerle haşır neşir oluyor olması daha kabul edilebilir değil mi? bu çok tartışıldı, çok da tartışılacak... ama uzaktan bakıp "şair reklamcilar" diye bir kalıpta okumak yanlış. daha içeri girmek lazım, daha içeri, daha derine, daha satır arasına... derim ben.
ve reklam yazarığı yapmış/yapmakta olan şairler listesini uzatmak isterim biraz daha: doğan yarıcı, ege ernart, cezmi ersöz, mayakovski, cem yavuz, cevdet karal, izzet yasar, ahmet güntan...
enderemiroğlu
Bence de kasap, loto bayii gibi işlerdense, en azından sözcüklerle uğraşılan bir iş daha uygun gözüküyor. Ancak, üstad Cemal Süreya'nın darphane müdürlüğü yaptığını düşündüğümde, kafam karışmıyor değil. Bir de bazı abilerimizle sohbetlerimde tabii.
Örneğin geçenlerdeki bir sohbette, birkaç yıl önce reklamdan emekli olan Haydar abi (Ergülen), reklamda kaç yılımı doldurduğumu sordu. Ve ben "9" dediğimde, "Allah kurtarsın!" diye teselli verdi.
Şair Turgay Fişekçi'nin de bir gün "işin yakın gözükse de, birçok arkadaşımızı şiirden uzaklaştırdı" dediğini hatırlarım.
Yani... Ben de şu an onlar gibi düşünmüyorum. Zira şiirden hiç kopmadım, uzaklaşmadım.
Ama yine de bazen "umarım haklı değillerdir" diye mırıldanıyorum.
İnsan şiirden nasıl para kazanır?
Nasıl kazanmalıdır?
Dünya tarihinde bilinen en klasik yoldan kazanır; kitap halinde yayımlayarak.
Ve öyle kazanmalıdır. Kazanabilmelidir. Ya da "keşke kazanabilse!.."
Başka işlere mecbur olmasa... Şiir para etse... En azından yaşamını yazarak idame ettirebilse... Gibi...
Sorunuza yanıt oldu mu bilemiyorum sevgili Vahide...
Benim başka bir cevabım var: Hayatını ona adayarak...
Hah! İşte tam da onun için (hayatını sadece şiire adayabilmek) para kazanabilmelidir.
Her emeğin mutlaka karşılığını bulması gerektiğini düşünmem dışında sizinle aynı fikirde değilim.
O iş ya da şey bana para kazandırırsa ona hayatımı adayabilirim demek ne demek, pek anlamadım. O zaman nasıl hayatınızı adamış olursunuz? Belki reklam yazarlığı gibi insanın hem zamanını hem enerjisini emen bir iş yerine, sabah 9 akşam 5 çalışıp, belki kütüphanede memurluk yapıp, kazanıldığı kadarıyla geçinerek şiire daha çok zaman ayırmak, bunun yol açtığı kazanç kaybının getirdiği maddi mahrumiyetlere göğüs germek hayatını adamak olabilir.
Hem zaten gerçekte şiir ne için yazılır? Değerini neyle ölçeriz?
Hmmm! Burada çok ciddi bir yanlış anlama söz konusu. Zira "bir iş bana, ancak para kazandırırsa ona hayatımı adarım" gibi bir şeyi ben asla söylemedim. Onu siz söylediniz.
Çok basit anlamıyla ben, şairin, sadece yazarak da yaşayabilecek parayı kazanabilmesi gerektiğini söylemiştim. En azından...
Ama sanırım siz, "para kazanmak için yazılır" gibilerden bir anlam çıkartmışsınız ki ziyadesiyle yanlış olmuş. En azından benim dediğim hiç değil...
"Hak etme" durumuna vurguydu benimki. "Yumurta ya da ayakkabının maddi karşılığı varken, şiirin neden yok?" gibi basit ve samimi bir beklentiydi... Ve bu beklenti şiir ve şair içindi. Para için değil...
Umarım bu kez anlatabilmişimdir.
Sevgiyle...
Neyse, özetle ben sizin para için şiir yazdığınızı düşünmedim zaten. Hoş, yazabilirsiniz de. Yazanlar, hem de iyi yazanlar da var.
Benim anlatmaya çalıştığım, şiirin yumurta ve ayakkabı gibi değil de, daha çok sevgi gibi,saygı gibi, özen gibi bir şey olduğu. Paha biçilemezliği. Hakkının da yıllarca okunmak,ölümsüz olmak ve beraberinde yaratıcısını da ölümsüzleştirmek olduğu.
Özetle, samimiyetle dile getirdiğiniz beklenti iyi yazılmış bir şiir için karşılık olamaz diye düşünüyorum.
Yazdığınız, emek verdiğiniz, hem de bence edebiyatın en zor alanıyla bir derdiniz olduğu için sizi tebrik ederim. Çünkü ben çabalarsam her şeyi yazabileceğimi düşünürüm de, yine de şiire cesaret edemem.
Şiirlerinizi, kitabınızdan okumak dileğiyle.
İçten yorum ve dilekleriniz için teşekkür ederim.
Belki yılların marifetidir ya da nefretin ama aradan uzunca yıllar geçtiğinde elinde her ikisi de kalmayabilir. Yani hem şiir hem de reklam cümleleri seni terkedebilir. Bu tehditi herkes bilsin!
Çünkü her ikisi de kıskançtır. Biri ruhu dillendirir, diğeri ise cebi. Birbirinden son derece ayrı, apayrı iki konudur şiir ve reklam yazısı.
23 yıl boyunca reklam yazdım, bunun son on yılında şiir beni bıraktı.
Belki mesleki sevgiyi yitirmişliğimdir buna sebep, bilmem. Ama her ikisinin de birbirini feci şekilde kıskandığını ve hatta birbirlerini itip kakarken heba olduklarını düşünüyorum.
Bunca yılın kişisel deneyimi bu. Herkese uymayabilir. Ama yine de bilin istedim.
Her neyse, hoşgeldin Serdar, umarım işin rast gider.
Aslında benim söylemek istediğimi ve duyduğum kuşkuyu açıklamış-örneklemiş oldunuz Maksude...
Yorumunuz ve iyi dileklerinize teşekkürler.
Tekrar hoş bulduk.
Yorum Gönder
<< Home