Cuma, Eylül 08, 2006

Öğrenilmiş Çaresizlik

Bugünlerde e-posta gruplarında dönen bir yazı var. Bazı Ortaklar mutlaka okumuştur ama okumayanlar için paylaşmak istedim.

"Martin E. P. Seligman, 1965 yılının başlarında meslektaşları ile birlikte, öğrenme ile korku arasındaki ilişkiyi inceleme üzere, köpekler üzerinde Pavlov’un (klasik koşullanma) deneyini yaparken tesadüfen beklenmedik bir fenomen keşfediyor. Seligman, deneyinde herhangi bir deneye tabi tutulmamış yirmidört tane köpek alıyor ve onları kaçış grubu, boyunduruk grubu ve kontrol grubu adları altında üç gruba ayırıyor.

Kaçış grubundaki köpekler beyaz bir kabinin içerisine yerleştirilmiş bir hamakta yatarlarken, arka ayaklarından beşyüz voltluk zararsız bir elektrik şoku uygulanıyor. Köpekler, kafalarının yanında bulunan bir paneldeki düğmeye basarak şoku kesme imkanına sahipler. Eğer otuz saniye içinde düğmeye basılmaz ise şok kendiliğinden kesiliyor. Bu köpekler, düğmeye basmayı öğreniyorlar ve her seferinde daha kısa sürede düğmeye basıp şoku kesiyorlar.

İkinci grup olan boyunduruk grubundaki köpeklere de bir önceki gruptaki gibi aynı koşullarda elektrik şoku uygulanıyor. Ancak burada köpeklerin, düğmeye bassalar bile şoku kesme şansları yok. Bu grup, düğmeye bassalar bile şoku kesmeyi başaramadıkları için otuz denemeden sonra paneldeki düğmeye basmaktan vazgeçiyorlar.

Kontrol grubu adı verilen üçüncü gruptaki köpeklere ise herhangi bir elektrik şoku uygulanmıyor.

Bu uygulamadan yirmidört saat sonra üç gruptaki köpekler kısa bir çitle ikiye ayrılmış olan kapalı bir alana götürülüyorlar. Deneyde, köpeklere on kez elektrik şoku vermeyi amaçlıyorlar ve bu on denemenin birinde köpeklerin çitin üzerinden atlayarak şoktan kurtulacakları düşünülüyor. Uygulamanın sonucunda kaçış ve kontrol grubu, kurtulmada hemen hemen aynı başarıyı gösteriyor. Ancak boyunduruk grubundaki sekiz köpeğin altısı, on denemeden sonra bile çitin üzerinden atlayıp şoktan kurtulamıyor. Deneyin devamında bu sekiz köpeğin beşi hala on denemenin herhangi birinde karşı tarafa atlamayı beceremiyor.

Deneyin sonuçları, ikinci gruptaki köpeklerin çaresiz olmayı öğrendiklerine işaret ediyor. Yani öğrenilmiş çaresizlik. Bu gözlemler bilişsel psikolojinin, davranışçılığın yerini almasına neden olan bilimsel bir devrim başlatıyor.

Çaresizliğin teorisi daha sonra depresyonu açıklayan bir model için, insan davranışlarını da içine alacak şekilde geni?letiliyor. Deniliyor ki, bunalan insanlar çaresizliği öğrendikleri için o hale geliyorlar. Bunalımdaki insanlar ne yaparlarsa yapsınlar boşuna olacağını öğrenmişlerdir. Ne yaparlarsa yapsınlar boşuna olacağı konusunda koşullanmışlardır. Bir olayda çare arayamayan, harekete geçemeyen insanlar da sonuç alamayacaklarını düşünen, olayı çözemeyeceği duygusuna kapılan kişiler… Nasılsa sonuç aynı olacak, ne yaparsam yapayım, bu böyle devam edecek, ben buna katlanmak zorundayım gibi."

1 Comments:

Blogger Ahu Serap Tursun said...

Bu yazı bana ulaştığında, bir araştırma yapmıştım ve edindiğim bir bilgiye göre 'öğrenilmiş çaresizlik' kavramını müzikle açıklayan bir örnek vardı. Şöyle diyordu;

''Orhan Gencebay’ın “Batsın Bu dünya” şarkısı da benzer bir sonucu ortaya çıkarmaktadır. Yaşadıklarını beğenmeyen ama şartlarını değiştirmek için de herhangi bir çaba göstermeyen kişiler, Gencebay’ın şarkısını duyduklarında, onlar da “batsın bu dünya “ diyerek rahatlamakta ve eş zamanlı olarak da pasifleşmektedirler. Yukarıdaki kavramı da öğrenen kişiler farkında olmadan “ben çaresizliği öğrenmişim, bu yüzden bir şey yapamıyorum” şeklinde rahatlayacaklardır, hem de farkında olmadan.

Bu durumu değiştirmek için çaba sarfetseler bile, çaresizlik içeriğinde kalınabileceği istenen sonuca ulaşmaları zorlaşacaktır ve hatta daha ileri giderek “çaresiz” kalabilecekleri yeni bir sonucu da elde etmiş olacaklardır.

Bugüne kadar ulaştığınız sonuçların hepsi ama başarılı olsun, başarısız olsun, hepsi “istediğiniz sonuçlardı”, farkında olmadan ama bilerek ulaştığınız. ''

08 Eylül, 2006 18:26  

Yorum Gönder

<< Home