Çarşamba, Ağustos 30, 2006

Bono'nun Odasında


Geçenlerde aklıma gelmişti, "Bono'yla ilgili neden kitap yok?" diye. Bir baktım kitap raflarının "yeni çıkanlar" bölümünde kapağında Bono'nun fotoğrafı olan bir kitap var. Aldım hemen. Okumaya başladım. Fransız bir müzik eleştirmeni (ya da yazarı) tarafından röportajlar halinde hazırlanmış bir kitap. Bono'nun (yani U2'nun) Birleşik Krallık dışında tanınmadığı yıllarda onlarla tanışan yazar, yıllar sonra bu projeyi Bono ile birlikte gerçekleştirmiş.

Oradan bir alıntı yapacağım. Şimdiye kadar okuduğum kısma dayanarak, kitabın U2'yu hiç dinlememiş birinin bile rahatlıkla okuyabileceği bir kitap olduğunu söyleyebilirim. U2 müziği pek ilgimi çekmezdi lise yıllarımda fakat bu durum Bono'ya "ilginç bir vak'a" olarak bakmamı engellemedi. İlginç bir vak'a olduğu konusunda da Birleşmiş Milletler de benimle hemfikir sanırım. Neyse...

Sayfa 50'den bir bölüm:

Ta çocukken, okulda öğretmenin büyük İrlandalı şair William Butler Yates’i anlatışını hatırlıyorum. Bir ara tıkanmıştı –hiç yazamadığı bir dönem oldu. Elimi kaldırıp “Peki neden bunun hakkında yazmadı?” diye sordum. Cevap: “Aptal aptal konuşma. İndir elini, küstahlaşma.” Ama ben bunu fırlamalık olsun diye söylememiştim. Hep o fikirle yaşadım: Gerçeği öğren, seni özgürleştirecek olan budur.

Söyleyecek hiçbir şeyim yoksa, bir şarkının ilk dizesidir bu. Hatta ikinci albümümüzde [October], hiçbir şey söyleyemeyecek gibiydim:
Bu şarkıyı söylemeye çalışıyorum... Ayakta durmaya çalışıyorum, ama ayaklarımı bulamıyorum / Konuşmaya çalışıyorum ama ancak seninle bir bütün olabiliyorum.

Bu hep kullandığım bir hile oldu. Ve belki de her şey budur: Bir hile. Ama bu kendime
karşı da yaptığım bir hile. Yazabiliyorum, her daim, çünkü bir yazar olarak sahici olmamayı beceremiyorum. Sahnede şarkı söylerken ise işler böyle değil. Bir şarkıcı
olarak beni dürüst kılan ne biliyor musun? Söylemek zorunda olduğum o içine sıçtığımın yüksek perde notaları. Çünkü topyekün o karaktere bürünemezsem, şarkıyı söyleyemiyorum –o notaya çıkamıyorum. Sahnedeki dürüstlüğümü koruyan da bu. Eğer bir adım yana kayarak söyleyebiliyorsam, muhtemelen öyle söylerim. Bu arada turneye çıkıp, her gece o şarkıların içine dalmanın da maliyeti çok yüksek. Sanırım dramatik tekniklere başvurmayan bir aktör olmak isterdim.


Alıntı: Bono'nun Odasında, Michka Assayas, Merkez Kitaplar, çeviri Pınar Öğünç. Kitapla ilgili bilgi burada.

3 Comments:

Blogger Ahu Serap Tursun said...

U2 müziği ile ilk tanıştığımda sene 1985'di. Uğur dayım elinde 'WAR' albümüyle geldiğinde 'iyi müzikler dinle ki, kullağın hep iyiyi arasın' demişti. Ve 'Sunday Bloody Sunday' yıllardır hala en sevdiğim şarkılar arasındadır. Hırçın ve her olayı irdeleyen müziğiyle U2, tam 21 yıldır müzik sevgimin temelini oluşturuyor. Ve tabii Pink Floyd, Thin Lizzy, ZZ Top, Rolling Stone, Nick Cave ve daha birçokları da temele harç katanlar arasında yer alıyor :) Kitap önerin için teşekkür ederim sevgili Murat. 1985'e geri döndüm birden :)

31 Ağustos, 2006 11:00  
Blogger Ahu Serap Tursun said...

Rolling Stones yazarken 's' yazmayı unutmuşum :))

31 Ağustos, 2006 11:03  
Blogger Murat Kaya said...

U2'nun adını ilk duyduğumda (orta 1 galiba) "You Too" diye yazıldığını düşünürdüm. Heh he.

Rica ederiz sevgili Ahu Serap Tursun. O halde bu kitaptan maksimum zevki çıkaracaksınızdır.

31 Ağustos, 2006 20:23  

Yorum Gönder

<< Home