Hukuki Yollar
Böyle bir dönemde tek başına düşünmek, olaylara soğukkanlılıkla yaklaşmak kolay değil ama destekleriniz sayesinde kendimi daha güçlü hissettiğimi söylemeden geçemeyeceğim.
Bugün hukuki yolları araştırdım. Hakareti ispatlamak şahit olmadığı için çok zor ancak; noter onaylı bir mektup yazıp şirketi uyarabiliyorsunuz.
Nasıl mı? Aynen aktarıyorum.
İş Tüzüğü'nde yer alan 17. maddenin a bendinde; 6 ay süre altında çalışan kişileri işten çıkartmak için, 2 hafta önceden ihbar edilmesi ve ücretinin tam ödenmesi gerektiği yer alıyor. Eğer 6 aydan fazla çalıştıysanız bu süre uzuyor ve kıdem tazminatı da alıyorsunuz. Buna istinaden, ücretinizi talep edebilirsiniz.
Hakaret konusunda ise; mektupta yer alacak bir paragraf var.
"Şahsımdan özür dilenmediği takdirde kırılan onurumun telafisi için manevi ve iş akdinin haksız sonlandırıldığı için maddi tazminat davası açacağım" yazması gerekiyor. Böylece hem şahsınızdan özür talebinde bulunuyorsunuz hem de ücretinizi tam olarak alabiliyorsunuz. Eğer talebiniz yerine getirilmez ise mahkeme açıyorsunuz.
Bu yumuşatılmış bir yol. Yok hayır uğradığınız hakaretin ve verdiğiniz emeğin bedeli bu kadar ucuz olmamalı diyorsanız; ikinci bir yol daha var. Avukatların tabiriyle söylüyorum, savaş açmak...
Bölge Çalışma Müdürlüğü'ne sigortasız çalıştırıldığınıza ve iş akdinin haksız sonladırıldığına dair (ki benim sigortam da yapılmamıştı.) bir mektup yazıp şikayet ediyorsunuz. Hemen bir müfettiş gidip şirketi denetliyor. Diğer sigortasız çalışan elemanların da kayıtları ortaya çıkıyor. Yoksa bile, şirket ciddi bir rakam ödemek zorunda kalıyor.
Kısacası düşündüğümüz kadar zor değil...
Bu arada RYD'nin herhangi bir yaptırımı yok, çünkü dernek hukukunda çalışıyor. Ancak "çalışma koşullarını iyileştirme" adına önerilerde bulunabiliyor.
Reklamcılar Derneği'nin de malesef bir yaptırımı yok.
Kısacası bu iş bize düşüyor arkadaşlar... Daha iyi çalışma koşulları ve arkamızdan gelen arkadaşlarımız için, bunu biz yapmalıyız.
Birlik olup, bunu da başaracağımıza inanıyorum, inanmak istiyorum.
Sevgiler...
Bugün hukuki yolları araştırdım. Hakareti ispatlamak şahit olmadığı için çok zor ancak; noter onaylı bir mektup yazıp şirketi uyarabiliyorsunuz.
Nasıl mı? Aynen aktarıyorum.
İş Tüzüğü'nde yer alan 17. maddenin a bendinde; 6 ay süre altında çalışan kişileri işten çıkartmak için, 2 hafta önceden ihbar edilmesi ve ücretinin tam ödenmesi gerektiği yer alıyor. Eğer 6 aydan fazla çalıştıysanız bu süre uzuyor ve kıdem tazminatı da alıyorsunuz. Buna istinaden, ücretinizi talep edebilirsiniz.
Hakaret konusunda ise; mektupta yer alacak bir paragraf var.
"Şahsımdan özür dilenmediği takdirde kırılan onurumun telafisi için manevi ve iş akdinin haksız sonlandırıldığı için maddi tazminat davası açacağım" yazması gerekiyor. Böylece hem şahsınızdan özür talebinde bulunuyorsunuz hem de ücretinizi tam olarak alabiliyorsunuz. Eğer talebiniz yerine getirilmez ise mahkeme açıyorsunuz.
Bu yumuşatılmış bir yol. Yok hayır uğradığınız hakaretin ve verdiğiniz emeğin bedeli bu kadar ucuz olmamalı diyorsanız; ikinci bir yol daha var. Avukatların tabiriyle söylüyorum, savaş açmak...
Bölge Çalışma Müdürlüğü'ne sigortasız çalıştırıldığınıza ve iş akdinin haksız sonladırıldığına dair (ki benim sigortam da yapılmamıştı.) bir mektup yazıp şikayet ediyorsunuz. Hemen bir müfettiş gidip şirketi denetliyor. Diğer sigortasız çalışan elemanların da kayıtları ortaya çıkıyor. Yoksa bile, şirket ciddi bir rakam ödemek zorunda kalıyor.
Kısacası düşündüğümüz kadar zor değil...
Bu arada RYD'nin herhangi bir yaptırımı yok, çünkü dernek hukukunda çalışıyor. Ancak "çalışma koşullarını iyileştirme" adına önerilerde bulunabiliyor.
Reklamcılar Derneği'nin de malesef bir yaptırımı yok.
Kısacası bu iş bize düşüyor arkadaşlar... Daha iyi çalışma koşulları ve arkamızdan gelen arkadaşlarımız için, bunu biz yapmalıyız.
Birlik olup, bunu da başaracağımıza inanıyorum, inanmak istiyorum.
Sevgiler...
4 Comments:
RD'nin (dolayısıyla da RYD adlı derneğin) yaptırımı olmadığı konusuna bir açıklık getirmek istiyorum :
Dernekler yasası ve ona yakın-uzak ilişkin diğer yasal çerçeve uyarınca, 'meslek kuruluşu' niteliği kazanmak, örneğin 'Oda' statüsü mümkün değil. Bunun olması için, devletin reklam kurumunun 'kamu yararına' çalıştığını kabul etmesi gerekiyor. Bu da sorunun başı. Reklam kamu yararına görülmüyor. (Hatta zararına görüldüğüne dair yılların kanıtı, belirtisi var.) Bu nedenle, meslek kuruluşu olmayan bir meslek kuruluşunun, düzenleme, yaptırım vs gücü olmuyor !
Hep anlatıyorum : Cumhurbaşkanının 'Her alanda özdenetime ihtiyaç var' diye demeçler verdiği bir dönemde, yanıltıcı reklam yaptığı için Özdenetim Kurulunca uyarılan birileri şikayet etti diye, yılların hukukçusu ve Özdenetim Kurulu Başkanı Çetin Ziylan, hakimden 'siz kim oluyorsunuz' diye azar işitmişti.
Sigorta konusunda acıklı bir hikaye : Eşimin kızkardeşi, sektörde icraat da icraat diye bir tarafını yırtan ünlü birinin başkanlığındaki Türkiyenin ennnn büyyyyüük acansında yıllarca çalışıp ayrıldıktan sonra, sigorta pirimlerinin yatırılmadığını keşfettiğinde, emmek yılları yanmıştı...
Sana önerim, gerekli bütün hukuki girişimlerde bulunman. Sigorta etmeden insan adam çalıştıran, gerekçesiz işe son veren, sigortaları vergileri devlete başka çalışana başka gösteren birilerinin canı yanmalı artık. Sakın ha, özüre mözüre razı olma.
Bölge Çalışma Müdürlüğü'nün nasıl çalıştığına 1999 yılında şahit olmuştum. İnan devlet alacağı vergiyi kaçıran adamı bulunca muma çeviriyor. Hakkını ara. Hem de hemen! Vakit çok geç olmadan. Ne demek sigortasız adam çalıştırmak?
Daha sen işe başlamadan SSK'ye haber verilmeli yasa böyle söylüyor. Çokuluslu şirketler her yasayı harfiyen uyguluyor. Nedir bu bizim Törkiş durumumuz. Yazık... Çok yazık.
Bu konu adliye koridorlarında kalmasın, sektör dergileri bunu haber yapsın. Tuğçe'ninki yetmezse defterdeki imzalarla basın bültenleri yollayalım. Burada hedef söz konusu ajans değil yalnızca, sektörün çifte standartçıları.
Sektörün çifte standartçıları engellenebilse keşke.
Keşke mesleğimizin "işe yararlılığı" adına emek verilse ve bunun savaşında daha güçlü olabilsek.
İç ve dış denetimi adam gibi yapabilecek bir sistem adına, gerçekten yürekten çalışabilsek.
Annem, keşke deme, hiç sevmem, ne o öyle keşkek gibi eziklik büzüklük der.
İyi de zorla dedirtiyorlar anacım be.
Yorum Gönder
<< Home