bir mesaj
Bana gelen bir maili sizinle de paylaşmak istedim. Daha önce okuduysanız affedin lütfen. Mail şöyle;
...
Ankaralı Simitçi
Son bir yıldır öğle yemeklerini dışarıda yemek durumunda kaldığımızdan işyerinden iki ağabeyimle Tunalı civarlarında yemeğimizi yiyor ve öğleden sonrası için de Tunalı Pasajı karşısındaki köşeden simit alıyoruz.
Yaklaşık on-on beş gündür tezgahın başka birisi tarafından işletildiğini fark etmiştim. Dün bu sefer simidi ben alacağım diyerek, tezgaha gittiğimde simitçi ortalıkta görünmüyordu. Ben de her tezgahın başında simitçi
olmadığında, Türkler'in yaptığı refleks ile tezgahın camını açacak ve parayı koyarak iki tane simit alacaktım. Öyle de yaptım tezgahın sürgülü camını açtım 1 YTL' yi rafa koydum ve tam simitleri alacaktım ki, orada üstüne el yazısıyla bir şeyler yazılmış, müsvedde kağıtları gördüm.
Beni iyi tanıyanlar ne kadar meraklı olduğumu bilirler; "Yahu bu da nedir, ne yazmış bu adam acaba, bir bakayım" dedim:
8:10 - 2
8:15 - 1
8.21 - 1
8.22 - 2
Anlayacağınız bu listede öğleye kadar hangi dakikada kaç simit satıldığı yazıyordu. Sonra bu listenin altına 13:55 - 2 yazıp ne yazdığıma dikkat etsin diye 2'nin üstüne bir de yıldız koydum ve simitleri aldım.
Veritabanı tutmaya bayılırım. "Allahım adamdaki bilince bak, veritabanı tutuyor!" dedim. Ama emin değildim. Belki de belediye böyle bir şeyler istemiştir falan... dedim. Neyse uzatmayayım, bugün yine aynı simitçiye uğradim, bu sefer oradaydı.
Nasılsın, iyi misin, hoşbeşinden sonra "13:55 simitlerini toplama ekledin mi" diye sorunca:
"Abi sen miydin o?" diye gülümsemeye başladı.
"Neden böyle bir liste tutuyorsun?" diye sordum, "Belediye mi istiyor"
"Yok abi, ben 15 gün önce aldım bu tezgahın işletmesini, henüz yabancısıyım müşterinin dedi. Bunları dakika dakika yazıyorum, hangi saatlerde müşteri yığılıyorsa, ona göre sıcak simit getireceğim, o gün sabahın simidi akşama kaldı, utandım müşteriden" deyince ellerine sarılıp öpmek geldi içimden.
Yaa işte böyle...
İster CRM (Customer Related Management) deyin, ister PR (Public Relation), isterseniz de Market Research...
Ben simitçinin yaptığı işten kendime mesaj çıkarmazsam olurdum. Ne mi çıkardım?... Yoo, o kadar uzun boylu değil her şeyi de yazacak değilim ya!...
"Herkesin mesajı kendine..."
Artık her simit aldığımda aklıma VERİTABANCI SİMİTÇİ gelecek. Zekâ, işine saygı, kâr artırma bilinci...
Hepsinin sonucunda yaratılan gerçek katma değer ve farklılaşarak rakiplerinden ayrılma...
Bunları öğretmek için yıllarca insanları yüksek ücretli okullarda okutuyorlar. Sonuç "veritabancı simitçinin" yanından bile geçemeyecek olanlar bakın her yerde yüksek maaşlar alıp, endam gösteriyorlar.
...
İşte bu kadar. İyi bir mesajdı...
...
Ankaralı Simitçi
Son bir yıldır öğle yemeklerini dışarıda yemek durumunda kaldığımızdan işyerinden iki ağabeyimle Tunalı civarlarında yemeğimizi yiyor ve öğleden sonrası için de Tunalı Pasajı karşısındaki köşeden simit alıyoruz.
Yaklaşık on-on beş gündür tezgahın başka birisi tarafından işletildiğini fark etmiştim. Dün bu sefer simidi ben alacağım diyerek, tezgaha gittiğimde simitçi ortalıkta görünmüyordu. Ben de her tezgahın başında simitçi
olmadığında, Türkler'in yaptığı refleks ile tezgahın camını açacak ve parayı koyarak iki tane simit alacaktım. Öyle de yaptım tezgahın sürgülü camını açtım 1 YTL' yi rafa koydum ve tam simitleri alacaktım ki, orada üstüne el yazısıyla bir şeyler yazılmış, müsvedde kağıtları gördüm.
Beni iyi tanıyanlar ne kadar meraklı olduğumu bilirler; "Yahu bu da nedir, ne yazmış bu adam acaba, bir bakayım" dedim:
8:10 - 2
8:15 - 1
8.21 - 1
8.22 - 2
Anlayacağınız bu listede öğleye kadar hangi dakikada kaç simit satıldığı yazıyordu. Sonra bu listenin altına 13:55 - 2 yazıp ne yazdığıma dikkat etsin diye 2'nin üstüne bir de yıldız koydum ve simitleri aldım.
Veritabanı tutmaya bayılırım. "Allahım adamdaki bilince bak, veritabanı tutuyor!" dedim. Ama emin değildim. Belki de belediye böyle bir şeyler istemiştir falan... dedim. Neyse uzatmayayım, bugün yine aynı simitçiye uğradim, bu sefer oradaydı.
Nasılsın, iyi misin, hoşbeşinden sonra "13:55 simitlerini toplama ekledin mi" diye sorunca:
"Abi sen miydin o?" diye gülümsemeye başladı.
"Neden böyle bir liste tutuyorsun?" diye sordum, "Belediye mi istiyor"
"Yok abi, ben 15 gün önce aldım bu tezgahın işletmesini, henüz yabancısıyım müşterinin dedi. Bunları dakika dakika yazıyorum, hangi saatlerde müşteri yığılıyorsa, ona göre sıcak simit getireceğim, o gün sabahın simidi akşama kaldı, utandım müşteriden" deyince ellerine sarılıp öpmek geldi içimden.
Yaa işte böyle...
İster CRM (Customer Related Management) deyin, ister PR (Public Relation), isterseniz de Market Research...
Ben simitçinin yaptığı işten kendime mesaj çıkarmazsam olurdum. Ne mi çıkardım?... Yoo, o kadar uzun boylu değil her şeyi de yazacak değilim ya!...
"Herkesin mesajı kendine..."
Artık her simit aldığımda aklıma VERİTABANCI SİMİTÇİ gelecek. Zekâ, işine saygı, kâr artırma bilinci...
Hepsinin sonucunda yaratılan gerçek katma değer ve farklılaşarak rakiplerinden ayrılma...
Bunları öğretmek için yıllarca insanları yüksek ücretli okullarda okutuyorlar. Sonuç "veritabancı simitçinin" yanından bile geçemeyecek olanlar bakın her yerde yüksek maaşlar alıp, endam gösteriyorlar.
...
İşte bu kadar. İyi bir mesajdı...
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home