Perşembe, Ocak 11, 2007

Hımm..

Dün gece, kızımın bilgisayar başında çakkada çukkada yazı yazışını izledim. Ellerinin hızını takip edemedim. Bir yandan yazarken bir yandan da ekrana bakıp kendi kendine konuşuyordu, aynı anda bir kitabı takip ediyordu, ara ara da msn'de birileriyle konuşuyordu.

Sonra kendimi hatırladım. Ben onun yaşındayken, öğrenci kredimle, taksit taksit ödeme koşuluyla bir daktilo almıştım. Sinema-TV okuyordum ve en güzel senaryolarımı bu daktilo ile yazmayı hedefliyordum. Minicik gri bir daktiloydu, markasını hatırlamıyorum. Kütüphanemin derin dolap içlerinden birinde hâlâ beni bekliyor sanırım.

Tek parmak, sonra iki parmak, babamın "yeter artık kes şu sesi ve yat!" demelerini kulak ardı edip geceler boyu hızlı yazmaya çalışırdım. Sesini çok severdim daktilomun, artistik sesler çıkarmayı da severdim. Arkadaşlarımın ödevlerini yazmayı bile üstlenirdim, daktilom var diye, onunla yazacağım diye.

Şimdi yazma hızıma kimse erişemiyor... derken, benim dışımda biri evde şakur şukur yazıyor. Üstelik aynı anda bir kaç işi birden hallediyor, hatun beni geçti.

Bir yandan sarsılan egomu sakinleştirirken bir yandan da gurur duydum. Yine de anne olmanın dayanılmaz saçmalığıyla kızıma şunu sordum; bu kadar hızlı yazarken, aynı anda birkaç şeyi hallederken aklında kalan nedir, yoksa aklın da başka yerlerde mi iş hallediyor?

Bana baktı, baktı... Amaaaaan anne yine kafamı dağıtma, ödev yetiştiriyorum, dedi.

Hımm...

Haddini bilmeli insan!

1 Comments:

Blogger Murat Kaya said...

:) Çok hoş bir anlatı olmuş. Teşekkürler Maksude Hanım.

Haddini bilmeli kısmı ödev kavramının kendisine söylenmiştir herhalde. Estafirullah diyeceğim yoksa.
:)

14 Ocak, 2007 22:58  

Yorum Gönder

<< Home