Perşembe, Haziran 01, 2006

"Bir oluşum teklifi!" ya da "Güç birliği!" ya da "Gereksiz bir çabalama mı acaba?"

Arkadaşlar,
Küçük bir sorum var.
Birilerinin yerine geçme telaşından ya da durumdan vazife çıkartmaktan öte birşey bu. Aklıma geldi, kendi defterime yazdım, buraya neden yazmayayım dedim?

Hani çeşitli toplumsal durumlarda,
bir şekilde tavır alınması gereken hallerde
kendiliğinden bir hareket doğar ya.

Benim teklifim şu:
Tuğçe'nin ya da herhangi bir arkadaşımızın başına gelen,
ama haklı olduğundan emin olduğumuz durumlarda,
önce ince eleyip sık dokuyarak,
ustalara danışarak,
olayların perde arkalarını da dinleyerek,

"Biz, aşağıda imzası bulunanlar,
Reklam Yazarlarının Ortak Defteri sakinleri,
reklam yazarları..."
diye başlayan bir kınama, tenkit ya da uyarı ya da öneri metnini,
söz konusu reklam ajansına, işletmeye göndersek,
ve bundan da sektör yayın organlarını haberdar etsek!

Nasıl olur?
Olur mu?

Açık teklifimdir.

Ender Emiroğlu

2 Comments:

Blogger Hatice Üzgül said...

Ender iyi diyorsun, hoş diyorsun, bütün iyi niyetinle oturmuş düşünmüşsün de, bu işin neresinden tutarsam tutayım elimde kalıyor.

Durumu A kişisi ya da B kişisi olarak ele almadan, belirli bir olaya takılıp kalmadan değerlendirmeye kalktığımda aklımda bazı soru işaretleri oluşuyor. Ortalama sorunlardan yola çıkalım mesela;

1) Diyelim ki, patron sadece birine gıcık olduğu için işten çıkardı. Cevap olarak da "Seni yeterince yaratıcı bulmuyorum" dedi. Biz ortaklar olarak o kişinin yaratıcı olduğunu nasıl kanıtlayıp da o patronu kınayacağız?
2) Sektörde var olan ego savaşlarına, insan ilişkilerine yenilmiş biri kendini nasıl ifade edecek de, biz onun hakkını nasıl koruyacağız?
3) Maaş konusunda anlaşmazlık çıktığı için zor duruma düşen birinin daha fazla parayı hak ettiğini nasıl anlatacağız?
4) Hadi yetenekliler dururken, torpilli elemanlara masa verenleri kınamaya kalkalım, (Ben varım) ne elde edebileceğiz?
5) Bütün bunlar bir tarafa şikayeti eden kişinin tamamen dürüst olduğuna nasıl kanaat getireceğiz?

Bu daha önce de sayısız kere tartışıldı! Oradan biliyorum, reklamcılıkta sendika, reklamcı hakları v.b. olmuyormuş. Çünkü, terazi yok, hak hukuk ise izafi!

Ayrıca, kınama gönderilen ajansa cevap hakkı doğacak. Bu cevapları kim karşılayacak? Sen haklısın, sen haksızsın diye karar verebilme hükmünü kim gösterecek?

Keşke bu sorularıma yanıt bulunabilse de senin gösterdiğin yoldan gidebilsek! Bu yola en çok başkoyanlardan biri olurum o zaman, inan!

01 Haziran, 2006 17:21  
Blogger Ender Emiroğlu said...

Sorularınıza teker teker cevap vermek yerine, elimizde sizin de söylediğiniz gibi benzeri binlerce durum var. En azından vicdanımızı, toplu duruşumuzu, inmsani boyutunu ele alarak, kişilik haklarına tacizi durdurarak, sebepsiz ve mesnetsiz atışları engelleyerek, sadece bir duruş, bir oluş.

Şüphesiz, mesleki anlamda da, çalışanlar arasında da bir deformasyon yaşanmakta. Gerektiğinde çalışanları, arkadaşlarımızı da uyararak.

Bu bir şekilde şekillenebilir diyorum ben. Ve açıkçası, böyle bir otokontrol kurgulanabilir. Aramızda Reklamcılar Derneği üyeleri var, reklam ajansları patronları var. Konuşarak netleştirebiliriz gibi geliyor. Yoksa kimkime, dumduma hali devam edecek. Üzüldüğümüzle kalacağız.

Kaldı ki bence bu sendikasal bir oluşum da değil. Ama tekrar ediyorum, gerek RD ve gerekse RYD'den öte, bağımsız bir oluşum olmasında fayda var.

Kendiliğinden.

Tamam canım, olmazsa olmaz, sustum!

01 Haziran, 2006 17:38  

Yorum Gönder

<< Home