Pazar, Mayıs 21, 2006

Madeira yenilgisini izleyen hafta Porto’yu UEFA kupası için Türkiye’den Denizlispor bekliyordu. Türk futbolu son yıllarda çok gelişmişti ve Porto rakibinin kolay olmayacağını biliyordu... ‘Her zaman, kazandığınızda iki hafta boyunca oynamasanız da olur ama kaybederseniz hemen ertesi gün maça çıkmanız gerekir derim’ [Mourinho, oyuncularına diyor. MK]... Mourinho’nun aklında sadece Benfica maçı vardı. Yenilginin pozisyonlarını riske sokmayacağını biliyordu ama beraberlik veya galibiyetin şampiyonluklarını garantileyeceğini düşünüyordu. Öte yandan takımından ve kendinden o kadar emindi ki bana maçtan bir hafta önce ‘eğer Luz’da yenilmezsek teknik direktörlük kariyerim hakkında bir kitap yazmaya başlayalım seninle. Berabere bile kalsak lig şampiyonluğunu kazanmış olacağız’ demişti.

Mourinho her ne kadar berabere kalmanın yeterli olduğunu bilse de bununla yetinmek istemiyordu. Luz Stadı’ndan zaferle çıkmak istiyordu. Bunun için takımının da bu zafere gönülden inanması ve istemesi gerekiyordu.....

...FC porto, Luz Stadı’nda muhteşem bir maç çıkardı. Gösterdiği üstün performansı yansıtmasa da 1-0 galibiyetle Porto staddan ayrıldığında herkese şampiyonun kim olduğunu göstermişti.

Ben de ertesi gün bu kitabı yazmaya başladım.

Bu alıntıları kitabın 111nci, 112nci ve 113üncü sayfalarından yaptım. Anlatan kişi; Luis Lourenço. Mourinho ailesinin yakın dostu, Portekizli bir spor muhabiri.

Kitabın adı José Mourinho, yazarı Luis Lourenço. Bizit Yayıncılık’tan. Çeviren Tuğçe Esener.

İster “kişisel gelişim” kitabı deyin, ister “dünya futbolunda son altı yılın özeti”, ister “Portekiz turizmine katkı yapabilecek bir eser”, ister “Portekiz’den şarabın yanında başka şeyler de çıkar” diyen bir kitap...

Önemli bir maç sırasında, bir kırmızı kart yüzünden yıkılmayalım diye düşünerek takımını 11’e karşı 10 kişilik bir takım olarak çalıştıran bir teknik direktör. Takımın şevkle oynaması için onları gaza getirmeyi bilen bir teknik direktör. İstediği başarıya ulaşmak için tüm “Latin” özelliklerini kullanabilen bir adam. Takımı zayıf anında gol yemesin diye rakip oyuncuya müdahale edip saha dışına gönderilmeyi göze alabilecek ve ardından hemen rakip oyuncudan özür dileyebilecek bir teknik direktör. Sakatlanan oyuncusunun ameliyatına girerek “seni bekliyoruz” mesajını veren ve oyuncularını kulüp amaçlarına hizmet eden “et parçaları” olarak görmeyen bir teknik direktör.

Hepsi ve daha fazlası bu kitabın içinde. Okurken, NTV’de Okay Karacan’ın seslendirdiği bir spor belgeselini izliyormuşsunuz hissini/tadını veren bir kitap.

José Mourinho’nun kendi deyimiyle; 40’ında “dünyanın en iyi teknik direktörü”, 50’sinde “bir zamanların en iyi teknik direktörü” olmak istemeyen bir adamın hikayesi.

Küçük bir not: Yayınevlerinden bir ricam var. Kitaplarda –de’leri, -da’ları bitişik görmekten bıkan kitlenin bir üyesi olarak, kitapları yayımlamadan önce “tashih” için bana gönderebilirsiniz. Okurum, düzeltirim. Hem kitapları piyasaya çıkmadan önce okuma şansına erişirim hem de okurlar “bıktık artık bu bitişik –de’lerden –da’lardan” diye isyan etmezler. Samimi bir rica. Fiyatı dert etmeyin.

Küçük bir not (daha): Kitabın elimdeki baskısında, çoğu paragraf “kesilmiş”. Demek ki hâlâ, iki satırı sildiği zaman görünümün düzeleceğini fakat anlamın değişmeyeceğini düşünen bir anlayış hakim. Kitap bu yahu. Okumak için alıyoruz, rafları süslesin diye değil.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home