Reklamcı olmak için reklamcılık okumaya gerek var mı?
http://fikircok.net/reklamci-olmak-icin-reklamcilik-okumaya-gerek-var-mi.html adresinde "Reklamcı olmak için reklamcılık okumaya gerek var mı?" başlıklı bir yazı var.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Reklamcılık Programı Öğretim Görevlisi, eski reklam yazarı Celil Oker, başka bir vesileyle yazdığı aşağıdaki yazının ilgili kişiler tarafından okunması arzu etti. Yukarıdaki yazıyla aynı fikirde değil elbette.
"Reklamcı
olmak isteyen
reklamcılık okumalı mıdır?
Evet!
Aksini
söyleyen çok, biliyorum. Sektörün içinde de var. Dışında da var. Bırakın
reklamcılık okumayı, hiç kitap okumadığını övünçle beyan eden reklamcılar bile
var.
Böyle
düşünenler size birden çok gerekçe sayabilirler. Saydıklarının çoğu döner
dolaşır reklamcılıkta, daha bir çok başka etkinlik ile ortak ve çok önemli bir
kavrama gelir dayanır: Yaratıcılık.
Bu görüşe
göre reklamcılık yalnızca bir yaratıcılık işidir ve eğer siz doğuştan yaratıcıysanız
başka hiçbir niteliğe ihtiyacınız yoktur. Yaratıcılığınızı konuşturursunuz ve
olur biter. Başarı, para, ün ve daha bir sürü şey sizin.
Oysa
reklamcılık, hele hele günümüzde, asla kimde olup kimde olmadığı belirsiz bir
yaratıcılık niteliğiyle hakkıyla yürütülebilecek bir meslek değildir. Ürün ve
hizmetlerin alabildiğine çeşitlenmesi, kimi sektörlerde alabildiğince
benzeşmesi, reklamlarınızı taşıyacak medya organlarının çılgın gelişimi, sizi
dinleyecek kitlelerin tektiplikten uzaklaşması, kime, neyi, nerde, ne zamanlar
ve nasıl söyleyeceğinizi uzun uzun hesaplamanızı, çözümlemenizi ve test
etmenizi zorunlu kılmaktadır.
Bütün
bunları pazarlamanın, iletişimin temel teorilerine hakim olmadan, dünyanın ve
Türkiye’nin nereden gelip nereye gittiğini özümsemeden, geleceği bugünden
kestirebilecek donanıma sahip olmadan hakkıyla yapamazsınız.
Buna bir
de reklam denen haberleşmenin paralı ve epeyce pahalı olduğunu ekleyelim. Sizin
sayılı sözcükler ve görüntülerle iletmeye çalıştığınız mesajın hedef kitleniz
tarafından görülmesini sağlamak için reklamverenlerin cebinden hatırı sayılır
miktarlarda para çıkmaktadır. Hiçbir akıllı reklamveren bu parayı reklamcılar
yaratıcılıklarını göstersinler, ünlerine ün katsınlar diye vermez. İşe yarasın
diye yapar reklam yatırımını. Sonuç ister.
Bu bakış
açısı bizi sonuçta reklamcılığın en temel niteliklerinden birine götürür: Hesap
verme. Parayı harcadıktan sonra, konulan hedeflerin ne ölçüde yerine getirilip
getirilmediği konusunda verilere dayanan, dürüst, ciddi sonuçlar üretme
ihtimali yüksek bir hesaplaşmadır bu. Gittiğiniz doktorun teşhisi ve bu teşhise
dayalı tedavisi işe yaramadığında ne yaptığınızı düşünün bir. Ben söyleyeyim.
Başka bir doktora gidersiniz. Reklam verenler sizden daha az akıllı değil,
inanın.
Bütün bu
anlattıklarımdan reklamcılığın herkesin düşündüğünün aksine sıkıcı bir meslek
olduğunu söylemeye çalışıyorum sonucunu çıkarmayın. Teorik temeliniz sağlam
olduğunda, bütün bu problem tanımlama ve çözme süreci gerçekten çok
eğlencelidir. Her seferinde yeni bir alanda, yeni bir sektörde, yeni rakipler
ve yeni hedef kitleler için yeni stratejiler oluşturmak sınırlı sayıda meslek
sahibinin önüne gelen bir şanstır. Üstelik bunu tek başınıza değil, bir ekip
içinde yaparsınız. Sizin atladığınızı başkası yakalar. Başkasının eksiğini siz
tamamlarsınız. Zordur ama eğlencelidir.
İşin tuhafı yaratıcılık öğrenilir de.
Gelelim
şu sihirli yaratıcılık meselesine yeniden. Gerçekten de yaratıcılık reklamcılık
mesleğinin önemli bileşenlerinden biridir. İnsanlara yeni ve ilginç şeyler
söylemezseniz, sizi dinlemeyebilirler. Söylediklerini dinletememek bir
reklamcının kâbuslarından biridir. O zaman, yukarda özetlediğim temel sorunları
çözdükten sonra artık söyleyeceğiniz şeyleri nasıl söyleyeceğiniz önem kazanır. İşte yaratıcılığınızı
göstermenin zamanı geldi.
Reklamda
yaratıcılık kendisini reklam fikirlerinde gösterir. Her dergi, gazete ilanının,
her televizyon filminin, her “billboard” afişinin arkasında bir reklam fikri
vardır. Uzun hesaplamalardan, çıkarsamalardan, tartışmalardan süzülüp gelen bir
reklam fikri. İlanınızı, filminizi onun üzerine inşa ederseniz.
Peki,
reklam fikirleri de dahil, bütün fikirler nereden gelir hiç düşündünüz mü?
Gözlerinizi duvara sabitleyip aklınıza bir şeyler getirmeye çalıştığınızda fikirler
beyninize üşüşür mü? Hayır. Bunu kendi hayatınızdan da biliyor olmalısınız. Bir
reklamcının öğreneceği ilk şey işinin ilhamla ilgisi olmadığıdır.
İster
inanın ister inanmayın, fikir bulmanın yolları artık biliniyor. Dolayısıyla
öğretilebilir ve öğrenilebilir. Uygulanabilir de. İnanın bana, iyi bir fikir
bulma süreci kadar heyecan verici bir şey yoktur. Bazen zorlanırsınız belki ama
iyi bir fikri avuçlarınızda tuttuğunuz an her şeye değer. Bulursanız bir
tanesini, öğrencilerimize sorun.
Şimdi
dikkat: Yukarıda “insanlara yeni ve ilginç” şeyler söylemekten bahsettim. O
zaman soru şu: fikrinizin yeni olduğunu nereden anlayacaksınız? Sizin aklınıza
gelen daha önce başkasının aklına gelmedi mi? Uygulamadı mı? Uyguladıysa
fikriniz yeni değil anlamına gelir. Bu konuda nasıl karar vereceksiniz?
Görüldüğü
gibi yaratıcılığın en önemli koşullarından biri, o alanın geçmişine hakim
olmaktır. Eğitim hayatınız boyunca sayısız reklam fikri görür, değerlendirir,
neden öyle değil de böyle yapıldığını tartışırsınız. Her birini belirli teorik
çerçevelerin içine yerleştirmeye uğraşırsınız. Dünün, bugünün ve yarının
iletişim modelleri içindeki yerini keşfedersiniz. Eğitim hayatınızın sonunda,
koskoca bir reklamcılık deneyiminin mirasçısı olarak mezun olursunuz.
Hatalar yapmaya fırsatınız olur.
Diyelim
bütün bu süreçlerden geçtiniz. Teorik donanımın üzerine, reklamcılık
mesleğindeki çeşitli uzmanlık alanlarının kullandığı teknikleri de öğrendiniz.
İşiniz bitti mi?
Hayır
elbette. Bilmek başka, yapabilmek başka. Reklamcılık eğitimi aldığınızda
birinci sınıftan başlayarak, öğrendiklerinizi uygulayabilmek için çok sayıda
fırsat yakalarsınız. Kurgulanmış haberleşme problemleri, gerçek haberleşme
problemleri çözülmek için ardı ardına önünüze gelirler. Dahası, son sınıfta
gerçek reklamverenler, gerçek reklam problemleriyle meydan okurlar. En iyisi,
yaptıklarına tepki gösterirler. Neyi, niçin yaptığınızı anlamak isterler. Değerli
fonlarını yarattıklarınıza yatırıp yatırmayacaklarını açıkça belirtirler. Kendinizi
sınarsınız. Arkadaşlarınızı sınarsınız. Hatalar yapma şansınız olur. Muhteşem
hatalar. Hatalarınız sonucunda da öğrenirsiniz. Gerçek hayatta hata yapmanın
sonuçları bu kadar sevimli olmaz. Her hangi bir işte çalışan bir tanıdığınıza
sorun.
Yeniden: Reklamcılık okumak isteyen, reklamcılık eğitimi
almalı mıdır?
Bu soruya
artık birlikte evet dediğimize inanmak istiyorum. Rekabetin bu kadar yoğun
olduğu, her geçen gün yeni teknolojiler, yeni yaklaşımların ortaya çıktığı,
globalleşmenin sonucunda binlerce kilometre ötede şekillenen açılımların hemen
yarın önümüze geldiği bu alanda, el yordamıyla işler yaparak başarılı olmak
imkânsız. Bilerek, bildiklerinize güvenerek, daha mesleğe atılmadan tecrübe
biriktirerek girmelisiniz bu gerçekten eğlenceli, dinamik ve tatmin edici
mesleğe. Bunu gerçekleştirmenin yolu da iyi bir üniversitede, iyi bir
reklamcılık programında eğitim görmekten geçiyor.
Kendi
aramızda hep söylediğimiz gibi: Bütün öğrencilerimiz yaratıcıdır, mezunlarımız
daha yaratıcıdır."
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home