Perşembe, Temmuz 29, 2010

Eski Lezzetler/1: Soru eki... O günlerde de ayrı yazılmazmış demek ki!

(Bülent Şentay arşivi: AYDABİR dergisi, Sayı: 19, Ocak 1954)

5 Comments:

Blogger Nokta Çelik said...

Şahane bir ilan, hemen bu rujdan alasım geldi he he. Teşekkür ederiz Bülent Şentay.

Soru ekinin bitişik yazılması konusunda benim teorim şu: Başlık tipografisi nedeniyle ayrı yazmak için yer kalmamış olabilir ve bu, sanat yönetmeninin reklam yazarının sözünü dinlemediği bir iş örneği olabilir. Bu mücadeleler ta o zamanlar vardı belki de.:)

60'larda basılmış birtakım kitaplarım var, onları gözden geçirip bakmak istiyorum. Örnek bulursam, paylaşırım.

29 Temmuz, 2010 16:28  
Blogger Bülent Şentay said...

İlan hakikaten hoş. Metin de, neredeyse 60 yıl önce yazıldığı düşünülürse, belli ki usta ve cesur bir kalemden çıkmış.

Bu arada, düşünüyorum da, RYOD'ye biraz hareket gelse iyi olacak. Paylaşılacak o kadar çok malzeme/konu var ki, geçmişten ve günümüzden... Ne ki, ilgililerde tık yok maşallah. Neden acep?

30 Temmuz, 2010 23:25  
Blogger Maksude Kılınç said...

Bu tık konusunu hakikaten genişçe tartışmak gerek Sevgili Bülent Şentay. Siz, İstanbullu yazargil oralarda uslu uslu iş yapıyorsunuz ve bu tür teferruatlarla ilgilenmiyorsunuz gibi mi algılamalıyım, yoksa derin bir küskünlük mü var? Yorumunuz nedir?

Ve evet Nokta, bence de yer kalmamıştır ve grafik tasarımcı bunu böyle uygun görmüştür. Belki yazar işe yeni başlamıştır ve henüz çok cesur değildir. Belki de kimsenin umurunda değildir doğruyu uygulamak.

Ah zamanda geriye gitmek! Eski lezzetleri yakalamak!

İşte şimdi bilim adamı olmaya karar verdim. Zaman makinesi yapacağım. Nasıl ki herkes reklam yazarı olabiliyor o zaman da ben de bilim adamı olurum, ödeşiriz :)))

01 Eylül, 2010 14:10  
Blogger Nokta Çelik said...

Pırpır yapan fluoresan gibi hep aklımın köşesinde olan ödevimi bugün yaptım ve şu kitabı 'soru ekleri bir zamanlar gerçekten bitişik mi yazılıyormuş' diye şöyle bir gözden geçirdim: En Güzel İtalyan Hikâyeleri, Hüseyin Cahit Yalçın, Muallim Ahmet Halit Kitapevi, 1938.

Sayfaların fotoğrafını çekip paylaşmak isterdim ama yorum kısmına görsel ekleyemiyoruz, ben de ayrı bir konu başlığı açmak istemedim.

Kitapta gördüğüm kadarıyla soru ekleri ayrı yazılmış. S. 22 "Hakikat ben buna malik miyim?", S.62 "Bir kadın mektubu değil mi?", S.116 "Hiçbir ümidin yok mu?"

Bu arada dikkatimi çeken başka şeyler oldu.

Örneğin özel isimlere gelen ekler kesme imi ile ayrılmamış. S.66 "Sezarın karısı", "Napolyonun bu sözlerini düşününüz.", S.143 "Herkesin uykusunun sükûnu içinde bu ses Marki Rikardo Oderiziyi titretti." Ayrıca bu cümlede görüldüğü gibi İtalyanca isimler Türkçe'de okundukları şekliyle yazılmış.

Bazı "ile" bağlaçları şu şekilde kullanılmış. S.40 "Kadınlar birbirlerine tamamile zıt idiler."

Dahi anlamına gelen -de, -da'lar sert sessizlerden sonra -te, -ta şeklinde kullanılmış. S.40 "Bir akşam, kocası olmadığı, çocuk ta içeride hizmetçisi ile birlikte uyuduğu zaman bu aşkını ona itiraf etmişti." (Bu konuda örnekleri Başak Yayınevi, 1965-66 yıllarında basılan Detektif Romanları serisinde de görmüştüm.)

Noktalama işaretlerinde de bazı farklılıklar var. Ünlem işaretleri, iki nokta üst üste ve bazı soru işaretlerinden önce ve parantezlerden sonra/önce espas verilmiş.

Örnekle ilgili görüşümü yinelemek isterim, yazım kuralı biçime kurban edilmiş.:)

05 Eylül, 2010 21:21  
Blogger Bülent Şentay said...

Sevgili Kılınç, İstanbullu yazargil son birkaç aydır "Ayvalıklı emekligil"! Ve emin olunuz ki, küskünlük asla söz konusu değil. Belki, üzüm üzüme baka baka kararır durumundan söz edilebilir :))

(Yine de "eski lezzetler"le ilgili sürprizlerimi bekleyin!)

06 Eylül, 2010 10:42  

Yorum Gönder

<< Home