Pazar, Ekim 26, 2008

Yasakları yasaklamak lazım.

Blog erişim yasağına inanmakta güçlük çekiyorum. Bu kararı veren mahkemede bir Allah'ın kulu çıkıp "ya olur mu öyle şey, saçmalamayın efendiler" demiyor mu? Bu karara imza atanların internete girmiş olsalar dahi, hayatlarında bir kere bile herhangi bir blog sayfasına baktıklarından şüpheliyim. Öyle olsaydı, böyle olmazdı! Hay bin kunduz!

Salı, Ekim 21, 2008

Başbakan şiir sever

Gazetede okuyunca gözlerime inanamadım.

Türk Dil Kurultayı dün muazzam bir olaya tanık olmuş. Kürsüye çıkan Başbakan dilimize övgüler yağdırmış ve arkasından sözü Fazıl Hüsnü Dağlarca'ya getirerek başlamış coşkuyla okumaya:

"Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek
Bizim diyarımızda da bin bir baharı saklar
Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek
İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar"

Cumhurbaşkanı ve Türk Dil Kurumu Başkanı başta olmak üzere bütün davetliler uzun uzun, ayakta alkışlamışlar. Alkışladıklarının aslında Faruk Nafiz Çamlıbel şiiri olduğunu bilmeden.

Cuma, Ekim 17, 2008

Türkçe'nin ses bayrağı Türkçe'den ayrıldı

- Türk şiirinin büyük şairi" olarak tanımlanan Dağlarca, 94 yaşında zatürre tedavisi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Ölmeden önce vasiyeti olarak, Kadıköy'deki evinin müzeye çevrilmesini, gençlerin gelip orda oturmalarını istemiştir.

Geçen Şey

Kocaman yıldızlar altında ufacık dünyamız,
Ve minnacık bir "hane'':
Kokar kır çiçekleri gün ağarmadan,
Anısız, uykusuz,
Kokar nane.

Ta öncelerden beri mestolmuş herkes,
Bir bakıma her şey "mestane''.
Hayal edilir nazlı yar yönlerden,
Aşk ile kuşlar süzülür,
Değisir gökler şahane.

Farkında değil gönül,
Sanki hepten divane;
İçimizden, dışımızdan
Geçer vakit
Zalim, zalimane !

Fazıl Hüsnü Dağlarca

- Toplumculuğunun temelinde insana ve insan hayatına saygı yatan Dağlarca, bu yüzden hiç bir edebî akım ve kişiden etkilenmeden kendi kozasını örer. Çok yazan ve üreten bir şair kimliğiyle, bağımsız kalarak hiçbir şairden etkilenmemiş, hiçbir akımın etkisinde kalmayarak şiirlerini yazmıştır. Onun sanat anlayışını şu cümlesi özetler:

“Sanat eseri hem bir saat gibi içinde bulunduğumuz zamanı, hem de bir pusula gibi gidilmesi gereken yönü işaret etmelidir."

Kaynak: Vikipedi

Perşembe, Ekim 16, 2008




Mavi'nin yanına açılan mağazanın adı 'bordo' konunca... :)

Çarşamba, Ekim 01, 2008

Uzaklarda ölmek!




Tuhaftır... Bir coğrafyada, birilerinin çocuğu olarak doğar ve o coğrafyanın sunduğu ne varsa, onu dünyanın en güzel ve değişilmez güzellikleri olarak benimseriz...

İster kum çöllerinde konaklayan bir Tuareg ol, isterse buzdan yapılmış indigo'sunda yaşayan bir eskimo...

Her yanına kumlar dolmuş çadırının ya da buzdan evinin mütevazı konforunu, sana beş yıldızlı otel bile sunamaz...

Uzaklardaysan, ruhu bedeninden bir bıçakla liğme liğme sıyrılıp alınmış gibi hissedersin kendini...

Dünyanın en güzel orkidesi bile, dağında bayırında açan hoyrat bir sümbülün ya da gösterişsiz bir Manisa Lalesi’nin ruhundaki çağrışımlarını estiremez...

Komşun Sülüman Ağa'nın kendi bağından koparıp getirdiği al benekli bir salkım üzümün yanında, dünyanın en donanımlı sofraları bile, tatsız tutsuz bir nevale gibi kalır...

En güzel, en ateşli kadınlar bile, sana o uçarı komşu kızının kaçamak bakışlarının ya da kalbini duracakmış gibi hissettiren acemi opüşlerinin hazzını sunamaz... En yoğun anılar bile, belleğinde o coğrafyada yaşadığın sıradan bir gün kadar derin izler bırakamaz...

Çünü, altın tabakta bile sunulsa, bir esarettir uzaklardaki özgürlük...

Onlara, gözyaşlarımızla sulanmış bir avuç toprak sunmak isterdim...

Ağla sevgili ülkem, ağla... Onun için, bu acıyı yaşattığın ve yaşatacağın niceleri icin, diyerek...

Ağla sevgili ülkem!

Çünkü onlar seni, sevgililerine olan özlemlerinden bile çok sevdiler...

Ve topraklarında, ayaklarını basacakları bir yer bile edinemediler... Sadece anılarımızda ve kalplerimizde yaşayabildiler...

Buna rağmen, ölümüne yurtseverdiler...

Ağla sevgili ülkem...

Onlar için ağla!

İbrahim Akar


(İbrahim Akar meslektaşımın, ağabeyimin, kardeşimin, dostumun, ustamın, arkadaşımın izmirizmir.net websayfasında 14.04.08 tarihinde yayımlanmış yazısı.)


Hepimizin başı sağolsun.
Çok, hem de çok üzgünüm, boğazım düğümleniyor, elim kilitleniyor.
Mekanı cennet olsun.